Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emir Bloodclive

Emir Bloodclive
@Emirbloodclive
Sıkı Okur
Hakikat yoktur, sadece algı vardır.
Reklam
Özgür mü diyorsun kendine? Sana hükmeden düşünceni duymak isterim, bir boyunduruktan kaçıp kurtulduğunu değil.
Doğrudur: Seviyoruz yaşamı. Yaşama değil de, sevmeye alışkın olduğumuz için.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Size Üstinsanı öğretiyorum. İnsan aşılması gereken bir şeydir. Onu aşmak için siz ne yaptınız?
Beni anlamıyorlar; ben bu kulakların dinleyeceği ağız değilim.
Reklam
Some people may find this stressful, but when you ask a Red why he changed something that was actually working the answer could well be “Because I could.”
There are two ways to do this —my way and the wrong way.
A Red can, in fact, be quite unassuming. It’s true that he has a strong ego, but status and prestige don’t have the same importance as with other colors. The reason is simple: A Red usually doesn’t care what others think. He’s not here for their sake—he’s here for his own.
Eğer insanlara kendi mezarlarını kazdırabilirseniz neden siz yoru­lasınız ki? Yankesiciler bunu mükemmel hale getirmişlerdir. Yankesicilik yaparken önemli olan şey cüzdanın hangi cepte olduğudur. Dene­yimli yankesiciler çoğu kez YANKESİCİLERE DİKKAT tabelalarının bu­lunduğu tren istasyonları ve diğer yerlerde iş görürler. İşareti görenler kaçınılmaz bir şekilde cüzdanlarına dokunup orada olup olmadığını anlamak isterler. Seyretmekte olan yankesiciler için bu bir fıçıda balık avlamaya benzer. Yankesicilerin başarıyı güvence altına almak için kendi YANKESİCİLERE DİKKAT tabelalarını astıkları bile bilinmektedir.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
"Hayatta kalmak için tasarlandık, sürekli iyi hissetmek için değil."
Bazen de bir özellik, sadece ortadan kalkması için sebep olmadığı için vardır. Örneğin, erkeklerde işlevsiz olmasına rağmen meme ucu vardır. Bunun sebebini Leo Grasset özetler: "Bütün insanlar erken embriyo döneminde dişidir: Dişi cinsiyet 'temel' cinsiyettir; erkek cinsiyet bu temelden farklılaşarak oluşur. Erkeklik hormonu ilk olarak sekizinci haftada salınmaya başlar." Meme uçları ise altıncı haftada çoktan oluşmuştur. Dolayısıyla erkeklikle ilgili değişimler başladığında zaten meme uçları vardır. Bunu ortadan kaldıracak aksi bir seçilim yaşanmadığı için erkekler de meme uçlarıyla doğmaya devam ederler.
Başlangıçtaki ilkel fonksiyonlar ortadan kalkmadığı gibi daha önemli hale geldiler: Yemek yemeyi unutmak ya da bir uçurumdan aşağı yuvarlanmak gibi basit şeylerden ölüp duruyorsan, dil ve akıl yürütme yetilerine sahip olmak pek de önem taşımaz.
Aynca insan beyni, kendini iyi gösterecek şekilde evrimleşmiştir, en ufak olayda suçu kendimizde bulmayız; buna "kendine hizmet eden yükleme yanlılığı" deriz.
Belki de bir insanın yapabileceği en erdemli davranış tesadüfi avantajları reddederek tüm insanların eşit şartlarda yaşaması için uğraşmaktır.
Peki, fikirlere yapay seçilim yapılamaz mı? Kötü fikirleri eleyip iyi fikirleri sürdüremez miyiz? Hayır. Bunu yaptığın anda Galileo'ya dünyanın dönmediğini söyletmeye çalışan kilise ve engizisyon mahkemesi durumuna düşersiniz. Dünyada dünyanın düz olduğunu düşünen birileri de olmalıdır. Herkes dilediğini düşünmelidir. Üstelik, biyolojinin aksine fikirlerin yayılması engellendiği anda daha fazla yayılma gibi bir huyu vardır.
Reklam
Ancak bazen öyle dönemler yaşandı ki, insanlar ölmemek için olmadık şeylere başvurmak zorunda kaldılar. Avrupa'da kıtlık zamanı deniz yosunu, lale soğanı yemek zorunda kalan topluluklar olmuştur. Uzak Doğu kültüründe; yarasa yemekten böcek yemeye kadar tuhaf saydığımız davranışlar, mecbur kalınmasıyla gerçekleşmiştir. Kültür durduk yere ortaya çıkmaz. Herkesin açlıktan öldüğü bir ortamda böcek yiyen biri hayatını sürdürebilirse onun genleri devam eder. Bir zaman sonra normalleşir ve kıtlık ortadan kalktığı halde böcek yeme kültürü ortadan kalkmaz. Aynca biyoloji de zamanla adapte olabilir, yani artık o davranış anormal değil normal olur.
"İnanılmaz sayıdaki türlerin içinden sadece birisi okumayı, yazmayı, dini, bilimi, teknolojiyi ve konuşmayı geliştirdi: Homo sapiens, yani insanlar."
Peki, neden intihar etmek tüm insanlığa yayılmamıştır? Çünkü genlerin kaybolması ile sonuçlanan davranışlar bir sonraki nesle aktarılmaz. Dolayısıyla intihar ederseniz, genleriniz kaybolur; intihar etmeyenlerin genleri devam eder ve gelecek nesle intihar etmek davranışı aktarılmaz. Genler, hayatta kalıp çocuk sahibi olanlar üzerinden devam eder. Ama aynısı fıkirler için geçerli değildir. Birinin ölmesi fikri öldürmez. Goethe' nin fikirlerini yüzyıllar sonra hala kitapçılarda bulabilirsiniz.
Jared Diamond: "Çilek bitkisi doğal seçilim yoluyla evrimleşti. Ham çilekler ne kadar yeşil ve ekşiyse o kadar az sayıda kuş, tohumları henüz olmayan meyveleri yiyerek tohumları ziyan etti; çilekler ne kadar kırmızı ve tatlıysa o kadar çok sayıda kuş onların olgun tohumlarını çevreye saçtı." Ham iken meyvelerin rengin olmaması bu yüzdendir. Aynı sebeplerle bitki tohumları bağırsakta sindirilmeye dirençlidirler, ama dışarı çıktıklarında filizlenirler. Böylece meyveyi yiyen bir kuş, tohumu uzak bir yere bırakır. Meyve, yenmeyi sağlamak için tatlıdır, kokuludur, renklidir. Ama tohum acıdır. Böylelikle tohumu çiğnemezler. Tohumu tatlı, meyvesi acı olan bitkilerin genleri kaybolmuştur. Meyveler ürünün reklam yapar, böylelikle tohumun genleri devam eder.
İnsan, milyonlarca yıldır devam eden bir süreci kendi aklınca değiştirme cüretinde bulunarak hesap edemeyeceği sonuçlarla karşılaşan tek canlıdır.
Vardığım kanı şudur: Biyolojik açıdan; olabildiğince varyasyonlu nesiller üretmenin güvenli olmasının sonucu olacak kararlar içerisinde yaşıyoruz. Genetik açıdan; bizden öncekilerin hayatta kalan davranışlarının devamıyız, aksi davranışlar bugüne ulaşmadı. Nörolojik açıdan; sık kullandığımız nöron yolundan elektrik akımı geçmesine meyilliyiz, her düşündüğümüzde beynimiz değişiyor. Psikiyatrik açıdan; belirli kimyasalların salgılanması ile aldığımız kararlar ile hayatımızı devam ettiriyoruz, bizi biyokimyasal sıvılar yönetiyor. Sosyolojik açıdan; ortalama içerisinde normale yaklaşma eğilimindeyiz, hepimiz birer sayıdan ibaretiz. Psikolojik açıdan; sorunun nasıl sorulduğu bile cevaplarımızı değiştirdiği gibi, ne cevap verdiğimiz de soru öncesi fikirlerimizi değiştiriyor. Mantıksal açıdan; tek bir rasyonel kararımızı bulmak bile zor. Tüm bunlar içinde karakterimiz, zekamız, seçimlerimiz olduğu iddiasındayız.
Reklam
Spinoza’nın Etika’da dediği gibi: “Affectus, qui passio est, desinit esse passio simulatque eius claram et distinctum formamus ideam.” Yani, acı duygusu, buna ilişkin net ve ke­sin bir tablo oluşturduğumuz an, acı olmaktan çıkar.
İnsanın özleyebile­ceği nihai ve en yüksek hedef, sevgidir.
Dünyada hiç­ bir şeyi kalmayan bir insanın, kısa bir an için de olsa, sevdiği in­sana ilişkin düşüncelerle ne kadar mutlu olabileceğini anladım.
İnsanı en çok yaralayan şey;
fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır.