Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Okan Bayram

Okan Bayram
@Erudes
82 okur puanı
Mart 2016 tarihinde katıldı
Okan Bayram tekrar paylaştı.
Fakat her zaman olduğu gibi daha önce kafamda çok kurduğum için bu hayalim de gerçekleşmedi.
Reklam
Okan Bayram tekrar paylaştı.
Ölmemek elimizde değil ki bizim: İyi yaşamamak beni tek korkutan
Okan Bayram tekrar paylaştı.
"Bir şeyden çok emindim, kendimi üzdüğüm kadar, kimseyi üzmedim hayatta..."
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tanrı biliyor ya! Çoğu zaman, bir daha uyanmama isteğiyle, hatta bazen bir daha uyanmama umuduyla yatıyorum yatağıma; sabah gözlerimi açıp da güneşi gördüğümde içerliyorum. Ah, keşke huysuz biri olsaydım da suçu havaya, öbür insanlara ya da başarısız girişimlerime atabilseydim, o zaman bu isteksizliğimin dayanılmaz yükü, yarı yarıya hafiflemiş olurdu. Vay halime! Fazlasıyla hissediyorum ki, bütün suç yalnızca bende - hayır, suç değil bu - bütün mutlulukların kaynağı kendi içimde gizliydi bir zamanlar, şimdi ise bütün kederimin kaynağı gizli içimde, işte o kadar. Bir zamanlar duyumsamaların bolluğuyla yüzen, adım başı bir cennetle karşılaşan, sevgisiyle bütün dünyayı kucaklayabilecek yüreği olan o kişi ben değil miyim artık? Şimdi bu yürek ölü, içinde hiçbir çoşku yükselmiyor artık, gözlerim kurudu ve insanı ferahlatan gözyaşlarıyla artık canlanmayan duyularım, korkuyla alnımın kırışmasına neden oluyor. Çok acı çekiyorum; çünkü yaşamımın biricik çoşkusunu, çevremde bana dünyalar yaratan o kutsal, o can veren gücü yitirdim; o güç yok oldu!
Sabır! Sabır! Daha iyiye gidecek. Aslında, sevgili dostum, sen haklısın. Her gün insanların arasına sürüklenip onların neyle nasıl uğraştıklarını gördüğümden beri, kendi varlığımla daha barışık hale geldim. Yaradılışımız gereği her şeyi kendimizle ve kendimizi de her şeyle kıyasladığımız için, her türlü mutluluk ve kederi, kendi bütünselliğimizi oluşturan nesnelerde buluyoruz, işte bu durumda en tehlikeli şey yalnızlıktır. Doğası gereği yükselmeye mecbur olan, bir de edebiyatın düşsel imgeleriyle beslenen imgesel gücümüz, bizlerin en altta yer aldığı, bizim dışımızdaki herkesin daha kusursuz göründüğü bir varlık dizisini oluşturur. Bu süreç de son derece doğal biçimde meydana gelir. Çoğu kez kendimizde bir eksiklik duyarız ve tam da o eksikliğini duyduğumuz şeye bir başkası sahipmiş gibi gelir bize; o kişiye hem kendi sahip olduklarımızı hem de üstüne üstlük belirli bir ülküsel huzuru atfederiz. Böylece kendi yapıntımız olan bu mutlu kişi tamamlanmış olur.
Reklam
556 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Gazap Üzümleri
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck
8.8/10 · 35,2bin okunma
Ah, yüreğim dolup taşmıştı ve birbirimizi anlamadan ayrıldık; zaten bu dünyada kimse kimseyi öyle kolay kolay anlayamıyor ki!
"Niçin siz insanlar," diye haykırdım, "bir konudan söz etmek için, hemen, bu budalacadır, şu akıllıcadır, bu iyi, şu kötüdür demek zorundasınız! Bu ne anlama geliyor? Yargıladığınız eylemin içsel koşullarını araştırdınız mı? Eylemi meydana getiren, onu bir zorunluluk haline getiren nedenleri kesin olarak belirleyebiliyor musunuz? Eğer böyle yapmış olsaydınız yargılarınızı öne sürerken bu kadar aceleci olmazdınız."
"İçlerindeki can, kaygı dolu bir tutkunun acılarıyla kıvranırken ve kederle sarsılırken, yüreklerine bir damla su serpebiliyor muyuz acaba?
"Keşke her gün şöyle diyebilsek: Sevdiklerimizin üzerinde, sevinçlerini paylaşmak ve mutluluklarını çoğaltmaktan başka hiçbir etkimiz yok,"
Reklam
"Neşesizliği günah olarak nitelerken sanırım abarttınız," dedi. - "Hiç de değil," diye yanıt verdim. "Eğer günah sözcüğünü, yakınlarımıza zarar vermek olarak anlıyorsak tabii. Birbirimizi mutlu edemememiz yetmiyormuş gibi, yüreğimizin bize zaman zaman bağışladığı sevinci de birbirimizden esirgememiz mi gerekiyor? Efkarlı olduğu halde mutsuzluğunu gizleyebilecek, yakınlarının neşesini yok etmeden onu kendi başına üstlenebilecek kadar kişilik sahibi olan tek bir insan gösterin bana! Bu efkar, daha çok, kendi kişiliksizliğimizle ilgili içsel bir kaygı, kıskançlıkla iç içe, aptalca bir kendini beğenmişliğin kışkırttığı bir aşağılık duygusu değil midir? Mutlu edemediğimiz insanların mutlu olduklarını görüyoruz ve buna dayanamıyoruz."
"Benim de söylemek istediğim işte buydu; neşesizlik tıpkı atalet gibidir, çünkü bir tür atalet durumudur. Doğamız hep neşesizliğe bağlı kalır, ama buna rağmen bir kez kendimizi toparlamak için gereken gücü bulduk mu, işlerimiz kolayca elimizden gelir ve çabalarımızdan gerçek bir zevk duymaya başlarız"
Onu hiçbir zaman unutmayacağım; unutmayacağım, sağlam aklını ve tanrısal hoşgörüsünü.
Onun yanında, ruhumun tek bir gücü kullanılmadan kalabilir miydi hiç? Doğayı kapsayan o tılsımlı duygu yüreğimde serpilmiyor muydu onun yanındayken? İlişkimiz, sapkınlığa kadar varan bütün halleriyle hep dâhilik damgasını taşıyan en incelikli duyumsayışların, en keskin ussalllığın dokusunu meydana getirmiyor muydu?
Ah, ilkgençliğimin arkadaşı o kadın yitip gitti! Ah, keşke onu hiç tanımamış olsaydım! - O zaman, "Sen bir budalasın, dünyada bulunamayan birini arıyorsun," derdim; ama ona sahip olmuştum, duyumsamıştım o yüreği, o büyük ruhla birlikteydim ve onun yanında kendimi olduğumdan daha üstün buluyordum; çünkü onun yanında, olabileceğim ne varsa, hepsini olabiliyordum.
402 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.