Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eyd

Eyd yorumladı.
Gazze
Bugünlerde kafan neyle meşgul? Gündeminde neler var? Hangi düşüncelere dalıp gidiyorsun? Yüreğindeki sızı neden? Neyi alabilmek için bukadar çaba sarfedip üzülüyorsun? ... Uyumana engel olan derdin nedir? Cevap verelim, ictenlikle... Çünkü; Filistinde 35 bin insan öldü. Var olan tüm akrabalık terimlerinde ölümler var: Anne, baba, eş, kardeş, çocuk, amca, yeğen... Yüzünü çevirme, okumaya ve gormeye devam et, en azindan unutmaya çalışma, gündeminden düşmesin. Hayat devam ediyor değil Hayat nasıl devam ediyor? Diye sorgulamaliyiz...
Eyd okurunun profil resmi
👏🏻
Reklam
İnsan nedir
Kur'an üzerinde araş­tırma ve incelemeler yapan biri söylerdi: Kur' an'da «insan»a ilişkin iki sözcük vardır. Bu canlı türünden söz edildiğinde iki sözcük kul­lanılmaktadır. Bu sözcüklerden birisi «beşer», diğeri «insan»dır. Kimi zaman «beşer» kulla­nılır (« ... ene beşerun mislukum») (3), kimi za­man da «insan» denir. (« ... ve kanel-insanu acü­lfı» (4) ya da « ... ve hulık-al-insanu zaifa») (5). «Beşer» ve «insan» kelimesi arasındaki fark şudur: «Beşer» dendiğinde kastedilen, varlıkla­rın gelişim süreci sonucunda yeryüzüne gelmiş bulunan, bugün de yaşamakta olan ve bu tür­den üç milyar bireyin şimdi de yeryüzünde ey­lemde bulunduğu iki ayaklı canlı varlıktır.
Eyd okurunun profil resmi
İnsan» dendiğinde ise olağan-dışı, üstün ve bil­mecemsi gerçek anlaşılır ki özel bir tanımla­mam vardır ve bu tanıma tabiatın diğer görü­nüş ve belirtileri (fenomen) girmez. Ş�1.1alde iki «insan» kavramı vardır: Birisi dirirnbilim -------------------Q?_�yolojiL_�g_!!_t,1�!:1 olaı]__i_nS(i!lJ. _diğeri ise şaırın -yz�rinde konuştuğu,... ...feylesofun söz söylediği, di:Qin _ilgilendiğLinsan. İlk tür, türün bütün bireyleri arasında or­tak fizyoloji, dirirnbilirn ve ruhbilim (psikolo­ji) özellikleri -kara, ak, sarı kuzeyli, güneyli, doğulu, batılı, dindar, dinsiz, hepsini kapsamak üzere-olan belirli özel canlı türüdür. Bu or­tak temel kanunlar dolayısı ile tıb, eczacılık, farmakoloji, anatomi, teşhis, patoloji, dirimbi­lirn ve ruhbilim oluşmuştur. Fakat «insan» ikin­ci anlamı ile, insan kLınliğinde bulunmak (in­san «imek») (6) gerçeğidir ve bu özellikler «be­şer» türünün her bireyinin belirli bir ölçüde «insan» kimliğinde bulunmasına yol açar. Demek oluyor ki «insan» dediğimizde şu anda üç milyar bireyin yeryüzünde var olduğu türün bireylerini birlikte kapsamına alan ta-· nımı kastetmiyoruz. Bu türün bütün bireyleri «beşer»dirler, fakat bu bireylerin tümü de in­san değildir. Her birey bir ölçüde ve bir dere­ceye kadar insan olabilmişler
Oysa Dostoyevski şöyle demekteydi: "Eğer bir yerde biri öldürülüyorsa, o olayda parmağı olmayan kimseler de o suça or­ taktır." Nitekim doğru söylüyor. Ancak Ebuzer'in dediğine bakın: "Evinde yiyecek bir şey olmadığı halde, kılıcını çekip de insanlara saidırmayan kimseye şaşanm!" Burada konuşan bir dindar değil, dindir aslında. Işin gerçeği Ebuzer, dinin insan şekline bürünmüş halidir, başka bir şey değil. Çeşitli ideolojilerin etkisinde kalma­ mıştır. Büyük Fransız inkılabından sonraya ait değildir, aksine Ci­ far Kabilesi'ne mensup bir kişidir. "Evinde yiyecek bir şey olmadı­ ğı halde, kılıcını çekip de insanlara saidırmayan kimseye şaşarım!" Ebuzer sadece fakirliğine sebep olana ve onu sömüren kimseye ve kesime kılıç çekmekten söz etmiyor. Aksine halka kılıç çekmekten söz ediyor. Neden? Zira böyle bir toplumda yaşayan herkes, sömü­ renlerden değilse dahi; fakirliğin olduğu bir toplumda yaşadığı ve buna müdahale etmediği için, o da fakirliğimin ve açlığımın so­ rumlusudur. Peki, ne kadar sorumludur? Bir sömürgeci ve bir düş­ man kadar... Yani fakirliği meydana getiren sömürgeciliğin suç ortağıdır.
Eyd okurunun profil resmi
Kısa­ 'cası bütün insanlar benim açlığımdan dolayı doğrudan sorumlu­ dur. Ebuzer, Birleşmiş Milletierin aksine şöyle demiyor: "Baskı al­ tında tutulan ve hakkı gasp edilen bir toplum, hakkını geri almak için kıyam etme hakkına sahiptir." Ebuzer, bu işi yapmaya hakkın var demiyor, seni aç bırakanların aleyhine kıyam edebilirsin demi­ yor. Hayır, öyle demiyor Ebuzer. Üstelik "Senin bütün halka kılıç �ekme hakkın vardır." bile demiyor. Hayır, öyle demiyor. Aksine "Kılıç çekmeyene şaşanm!" diyor. Yani nasıl olur da kılıç çekmez. Ki Ebuzer'in sözünün en mükemmel noktası burasıdır. Durum böyle iken bu dini şirk dinleri ile aynı kefeye koymak in­ safsızlık, cehaletin daniskası, gülünç ve aynı zamanda ağlanacak 'bir durum değil midir? Halka ve hayata yönelik böyle bir bakış açı­ sına sahip olan bu dini, açlığın müsebbibi ve mucidi olan ve haklı olarak mahkum ettiğimiz bir din ile haksız bir biçimde, aynı ölçü­ lerle yargılamamız: insafsızlık değil midir?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sasani döneminde din aracılığıyla sınıfsal ayrılıkları ve bölünmeyi meşrulaştıranlar din adamlarıydı . Bu dönemde Ahuramazda'nın ve yüce ilahın tezahürü olan üç ateşin her biri Ahuramazda'nın üç de­ ğişik yansımasının birer sembolüdür: 1- Azerbaycan'daki Azergeşnesb. 2- Sebzivar yakınlarında bulunan Azer-i Berzin Mihr. 3- Pars bölgesinde yer alan Azer-i Estehr. Bu üç ateş "Ahuramazda"dır, onun tezahürleridir. Ancak Ahura­ mazda'nın kendisi de sınıflara ayrılır. Ahuramazda'nın Azerbay­ can'daki ateşi, padişahlan ve şehzadeleri temsil eder. Pars bölge­ sindeki ateş, ruhanileri ve din adamlarını temsil eder ve Sebzivar yakınlarındaki kalede bulunan ateş de çiftçileri sembolize eder. Güzellik ve iyilik tanrısının bir olduğu ve bütün halkın Ahuramaz­ da'ya kulluk edip Ehrimen'e karşı savaşmaları gereken Zerdüşt di­ ninde, yine şunu görürüz ki sosyal hayatta da Ahuramazda'nın tek bir tezahürü yoktu, onu temsil eden ateşler vardı. Bu mukaddes ateş(ler), temsil ettikleri üç sınıfın birbirinden ayn olduğunu, bir sı- ,Jııftan diğerine geçmenin mümkün olmadığını, bu sınıfların hiçbir şekilde birbirine benzemediğini ifade eder ve bunu meşru gösterir. Bu din adamlarına göre sınıfsal yapı Ahuramazda'nın iradesinin bir tecellisidir. Ahuramazda bu mukaddes ateşiere tezahür etmekle bu üç sınıfsal kişiliği, bu aynşmayı, bu sınıfsal bölünmeyi toplumda yerleştirmiş oluyordu.
Eyd okurunun profil resmi
Bu şekilde kişinin itiraz etmesi engelleniyor, tercih etme ve terci­ hine içten yönelmesinin önü kesilmiş oluyordu. Bu iş zihinde biti­ riliyordu. Halk veya bir grup sorumluluk bilinciyle ayaklanıp mev­ cut durumu eleştirdiginde, bu ayaklanmayı zorbalar ve para baba­ Ian, kuvvete başvurarak bastınrlardı. Oysa din, bu hareketi, bu tepkiyi, bu düşünce tarzını ve bu itirazı daha dışa yansırnarlan zi­ hinde bitiriY:ordu. Yani direniş ruhunu yok ediyordu. Peki, bu na­ sıl yapılıyordu? "Başa gelen Allah'ın iradesi ve istegiyledir. Bu ne­ denle her türlü itiraz ve eleştiri, Allah'ın iradesine karşı gelmektir." denilerek. . . lşte görüyoruz, bütün bunlar dinin fetvalandır. Bunların hepsi dindir, kulluk esasına ve dini ilikada dayanmaktadır. Fakat buna karşın, tarih boyunca uyutan, meşrulaştıran, dolandıran, halkın sorumluluk bilincini yok eden, sınıfsal ve ırksal yapıyı meşru gös­ teren ve ilahiari dahi milliyetçP olan dine karşı mücadele eden; hak din, yani tevhid diniydi.
KÜFÜR DİNİ VE İSLAM DİNİ
Allah peygambere şöyle buyuruyor: Halka, kafidere şöyle hitap et: (K:lfir dindar anlamındadır, dinsiz değil. lslam ile savaşanlar, lbra­ him, Musa ve lsa ile savaşanlar, hiçbir dini hassasiyeti ve duygusu olmayan kimseler değildi; aksine bir dinin mensupları ve koruyu­ cularıydı. Bunların bir dini vardır ve bu din adına peygamberlere karşı direnmekteler, din adına yeni din ile savaşmaktadırlar.); "De ki ey kafirler" (109/Ka.firun Suresi 1). Dikkat buyurun, burada muh­ teşem bir tekrar ve dikkat çekme söz konusu. "Ben sizin kulluk et­ tiklerinize kulluk etmem" (109/KMirun Suresi 2). Burada lslam Pey­ gamberi'ne şöyle emir veriliyor: Peygambere karşı direnen ve ona karşı mücadele edenlerin safında yer alan kafidere de ki; "Ben kul­ luk etmem sizin (kafirlerin) kulluk ettiğinize." Bütün söylemek is­ tediğim, bu surede yer almaktadır. Bu nedenle söz konusu olan, ibadetsizliğe karşı ibadet değildir. Yani bir kulluğa karşı başka bir kulluk söz konusudur. Dolayısıyla Peygamber'in karşı safında yer alanlar kulluğa irtanmayan, mabutları olmayan kimseler değildir;
Eyd okurunun profil resmi
aksine Islam Peygamberi'nden daha fazla mabutları vardır. lhtilaf konusu hangi mabuda, hangi ilaha kulluk edileceği meselesinde­ dir; din konusunda değil. "Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk et­ mem. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk ediciler degilsiniz." (l091!0.firun Suresi 2,3). Bu, bir önceki ifadenin aynısıdır. Ancak Al­ lah bir maksadı farklı ifadelerle tekrar etmektedir. Çunkü bunu bir kaide, bir usul olarak yerleştirmek istemekte ve bu kaidenin bütün yönleriyle, bütün açılardan beyiniere kazınmasını istemektedir. "Ve ben de sizin kulluk ettiklerinize kulluk edici değilim " (1091!0.­ firun Suresi 4). Yani ben kulluk edici değilim, o sizin kulluk ettiği­ nize. Sonra yine şöyle tekrar etmekte: "Siz kulluk edici degilsiniz benim kulluk ettigime " ( 1 09/Kafirun Suresi 5 ) . Sonunda da bir kaide, bir ilke olarak şunu ilan etmektedir: "Sizin dininiz size, benim di­ nim bana" (109/K�fırun Suresi 6). Yani sizin kendi dininiz vardır, be­ nim de kendi dinim var. Demek ki tarih boyurica din, din ile sa­vaşmıştır.
13 öğeden 1 ile 5 arasındakiler gösteriliyor.