Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gürkan Kadıoğlu

Gürkan Kadıoğlu
@Gkadioglu
Yayımlanan son kitabım:
Pitsim Garı
Pitsim Garı
Yazar
145 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
Bir yeri en iyi, henüz görmemiş olan anlatabilir.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Reklam
Gece yazılan satırlar hem ilham hem de utanç vericidir.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Zamanım diyorum, gri bir renk kuşağının altında geçiyor. Bu telaşı, ıssızlığı anlatmak için kelimeler yazıyorum. Her biri ayrı ayrı tanrısını arıyor. Ama yok; avunmak mesele. Gerçeği inkar eden bir cümlenin dini olur mu?
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çekilmek veya çekilmenin erdemli olduğunu sanmak, kazanma arzusunun ağırlığını kaldıramamak demektir. "Zayıf iyinin" mağduriyeti saldırmayı kötü kılar. Fakat bu, yalnızca çaresizliğe kılıf bulmak. Artık anlıyorum, işler vicdan muhasebemize göre yürümüyor. Vicdanımız çoğu zaman gerçek düşmanımız çünkü. Kazanma isteği bizim yaşamamızı sağlıyor. Daha doğrusu gerçekten yaşamamızı.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Sürdürdüğüm yaşamın karmaşıklığı artık istemeden de olsa kimliğime yansıdı. Basit ve net hiçbir şeyin beni bulmaması aklımı bulandırıyor. Hayatımda sadece denklem çözüyorum. Ardından hayatıma girenler de denklem oluyor. Sonra, Tanrı'nın eğitim şeklini düşünüyorum. Böyle olmasa yazar mıydım? Hayır. O, haklı. Şimdi yelkeni tutmayı hiç bırakmıyorum da, rüzgâr asla bitmiyor.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Reklam
Doğru zamanda 'kapıları kapamak.'
Sürekli kalabalığa kapılmak, maruz kalmak, insanın örüntüsünü bozar. Zihnin temposu düşer. Özenle sivriltilen birçok uç yavaş yavaş yassılaşır ve standartlaşmaya başlar. Nefret de sevgi de ortak bir hedef alır; şahsi fikirler azalır, özgünlük sekteye uğrar, kişinin kendi dili kaybolur. Bu yüzden üreten, düşünen insanın zaman zaman geri çekilmesi ve orada kalması normaldir. Bu zamanlama içgüdüseldir; kişinin kendini hatırlamasıyla son bulur. Yalnızlığa düşkün olmak, bu doğal pratiğin bir sonucudur.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
"Bir insanın kendi kaderini ve içerdiği olanca acıyı kabul ediş yolu, kendi davasını seçiş yolu, ona en ağır koşullar altında bile yaşamına daha derin bir anlam katma fırsatı verir. Yaşam yiğitçe, onurlu ve özgecil olabilir. Ya da bu şiddetli kendini koruma kavgasında kişi, kendi insan onurunu unutup bir hayvan düzeyine inebilir."
Viktor E. Frankl
Viktor E. Frankl
Yeryüzünün En Yoksuluna
Sonra dağıtırdık her şeyimizi Çünkü tanrılar hiçbir şeyin sahibi olmak istemiyor, sevincin bile. Sonunda bununla da yetinmez, kalbimizi verirdik. En yoksuluna yeryüzünün, kalbimizi verirdik. --------------------------------------------------------- -Ebba Helfrid Lindqvist
Medya içeriklerinde sürekli insanlara özel ve benzersiz olduklarını anlatmaya çalışan bir "biçim" var. İnsanların bu kadar öfkeli, alıngan ve kompleksli olduklarını görünce tehlikenin farkına varıyorum. Kandırılıyorlar. İletişim ölüyor. Kişilerin kendilerinin özel olduklarını düşünmeleri, onların daha çekilmez bir hale gelmelerine sebep oluyor. Bütün meseleler şahsileşiyor, anlaşmazlıklar artıyor. Hiçbir alanda fayda gösterememiş bir insanın kendini "bambaşka" hissetmesi, zayıf bir karakterden çok daha öte bir durum bana kalırsa. Burada resmen bir inandırılmışlık söz konusu. Bu inandırılmışlık ya da içgüdü her neyse, mutlaka arınılması gerekiyor. Medyanın sloganı değişmiyorsa, insanın kendi sloganı değişmeli.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Reklam
Sis Dolu Zihinler
Tüm hayat bir sanat üzerine inşa edilmiştir. Bunları gören, duyabilen, hisseden kişi sanatçı olur. Kıyısından köşesinden tutanlar ise sanatın alıcıları. Fakat sanatçı ya da alıcı fark etmez, bir kez bu düzeni yitiren, tüm bu kusur kusuruzluğunu kaybeden; şikayet ederek, ruhsuzca, acı içinde yaşamını sürdürür. Dahası, neyi kaybettigini bile göremez. Çünkü yaşamın sanatını yitiren insandan geriye yalnızca bir organ yığını kalır. Zihni sislidir. Şehrin alelade koşturmacası, arkası gelmeyen sorumluluklar bunu yad ettiriyor insana: Kaç vakit oldu sahiden, sanatla görüşmeyeli?
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Sistem, insanın özel yanlarını yok etmekte ustadır. Alışkanlık eşiğinden geçince, kendini adadıkların, mecburiyetinin altında paspas olur. Bastıkça eskitirsin. Ta ki tanınmaz bir hale gelinceye kadar. Sonrası kimlik bunalımı, öfke. Sebepsiz değil; bu ülkede herkesin kaşları çatık.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Postmodern Duygusuzluk
Tamamen, doğruca ilerleyebilmek duygusuzluk gerektirir. Güdüler alıkoyulur, hisler bastırılır, nefes yerine hırs solunur. Yükselmek, insanın kendisine rol yapmasını gerektirir biraz da. Düşünüyorum, manyetik bir bedene sahip başarı mı yoksa, pimi çekili bir huzursuzluk mu? En beteri ikisinin arasında ezilip gitmek -milyonlarcası gibi. Şimdi şehirleri yaksak, altından nice yeni insan doğar.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Bağlılık Duyulmayan Tüm İşler Sorumluluktur.
Arzu ve hevesin yeri sorumluluğa dönerse, çevreye olan bağ kopar. İnsanlardaki "kalabalık mutsuzluğun" sebebi budur. Bütün gün bir sorumluluktan ibarettir; yapılan işlere karşı bir arzu yoktur, angarya vardır. Kişi, bu angaryanın içinde yeniden nefes alabilmek için zihninde kendine ikinci bir yaşam örer. Anlaşılmamanın ilkesidir, yanlış yerde yaşamak. Fakat insan böyleyken ruhu bayatlar.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Aykırı Ruhun Atlası
Aykırı ruhun atlası düzensizlik eğilimi ve sorgulamaktır; çünkü düzene meyleden insan, dişli bir sistemin en sevdiği işçidir. Düzensizlik eğilimi, -anarşist bir güdüyle yapılmadığı takdirde- sorgulayan bir zihnin davranışıdır.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Dante, yine Beatrice'in peşinde...
Ölmemiştim, ama diri de değildim; bir nebze aklın varsa kendin tasarla ne hale geldiğimi, yaşamla ölümden yoksun kalınca...
Dante Alighieri
Dante Alighieri
Reklam
Egonun Geçersizliği ve Gereksinimine Dair
Kafamızın içindeki yankılardan fazlası değiliz. Sesimiz başımızdaki duvarlara çarpıp geri dönüyor, duyan yok. Dünya inşasına çakılmış tek bir çivi kadar etmeyiz; olsak olsak soyulup giden talaşlardan oluruz. İnsan bu denli aciz, bir başına ve değersizken, kendi varlığını nasıl sorumsuzca yüceltebilir? Bize bu cüreti veren nedir? Bütün bir alemin, yalnızca perdeleyip ardını sakladığımız hayatlarımızı merak ettiklerini neye dayanarak söylüyoruz? Heyhat hastalıklı bir adamın, en hatırlı dostu bu histir: Yaşamının pek tabii değersiz olduğunu bilir ancak, yine de tüm insanların gözü onun üzerindedir... Bu yanılgı ve takıntı süründürür. -hastalıklı bir adam kadar, hepimizi...
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Toprak Altı, isimli öyküden...
Bir insan pirüpak geldiğinde dünyaya, aydınlık bir melekle fısıldaştığı söylenirdi güya. Öyle değilmiş. Çünkü aydınlık bir melekle fısıldaşan insan, şeytanın uzattığı likörün zehir olduğunu bilir, gönlü aşermezdi; Toprak Altı'na arzuyla koşmaz, koşana muhalif olurdu. Çünkü aydınlık bir melekle fısıldaşan insan, seneler sonra ensesinde boynuzla gezmez, masumiyet sırçasını kırmazdı. Üstüne üstlük bu sırçanın kırılışıyla karanlık bir kimliği muteber kimseler olarak taşımaz, taşıyanı ayıplardı.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu
Domuzla güreş tutma, her ikiniz de çamur içinde kalırsınız; ama domuz bundan hoşlanır.
Bernard Shaw
Bernard Shaw
Kısmi Mecburiyet, Kadere Düşünsel Perspektif
Kader denilen olgunun, beni her seferinde aynı noktaya çekişi, gönlümde ister istemez bir eskimeye sebep oldu. Atılmış her adımın ya da değiştiğine ikna olmuş talihsizliklerin, ertesi günde yine o noktada, çaresizce beklediğine eminim. İnsan ne kadar koşarsa koşsun, dinlendiğinde, kendini aynı şekilde terlerken buluyor. Kader, insanın istese de kendinde değiştiremediği bulgulardan ibaret. Artık gittiğine inanıyorsun; fakat aynı sona, farklı bir yoldan: Düşüncelerin bunu idrak ediş süresi, ancak tosladığında başlıyor.
Gürkan Kadıoğlu
Gürkan Kadıoğlu