Ön söz:
(Biraz spoiler içerir) Sefiller bambaşka bir kitap. Bu incelemenin hakkını veremeyeceğimi biliyorum. Çoğu şey yarım kalacak ne kadar anlatmak istesem de anlatamayacağım.
Hikaye Akışı için Gerekli Bazı Karakterlerin Analizi:
- Jean Valjean:
Kendisi bir ekmeğe muhtaç kaldığı için ekmek çalması sonucu kürek mahkumiyeti ile cezalandırılıyor.
....
Sonsuz büyük ve sonsuz küçüğün karşılıklı gelgitleri, nedenlerin varlığın uçurumlarındaki yankısı ve yaratılışın çığları hakkında kim ne biliyor?
....
Hayatı boyunca kitap okumayı çok sevdi ve yaşadığı müddetçe 4.000’ne yakın kitap okudu Atatürk. Çocukken babasının yokluğunu dolduran ve çektiği yoksulluktan kurtaran şey yine kitaplardı. Durmadan tarih kitapları okur ve olayları anlamlandırmaya çalışırdı. Kız kardeşi Makbule Atadan hatıralarında
Din birliğinin de bir ulusun kuruluşunda etkili olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüzün önündeki Türk ulusu tablosunda bunun tersini görmekteyiz. Türkler, Arapların (İslâm) dinini kabul etmeden önce de büyük bir ulus idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin (İranlıların), ne de Mısırlıların ve başkalarının Türklerle birleşip bir ulus oluşturmalarına hiçbir etki etmedi. Tersine, Türk ulusunun ulusal bağlarını gevşetti; ulusal duygularını, ulusal heyecanını uyuşturdu . Bu pek doğal idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin amacı, bütün ulusların üstünde yaygın bir Arap ulusçuluğu politikasına dayanıyordu. Bu Arap düşüncesi, ümmet sözcüğü ile dile getirildi. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, yaşamlarını Allah sözcüğünün her yerde yükseltilmesine adamaya zorunlu idiler. Bununla birlikte, Allah'a kendi ulusal dilinde değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla tapınma ve duada bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu durum karşısında Türk ulusu birçok yüzyıllar boyunca ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, âdeta, bir sözcüğünün anlamını bilmediği hâlde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.
"Hayır, hayat bana bir kere verilmiş, bir daha başkası da vermeyecek: 'herkesin mutluluğunu' beklemek istemiyorum. Kendim yaşamak istiyorum, daha iyisini de yaşamadım."