Kurtların büyüttüğü kızları evcilleştirebilirsiniz; ama kitapların büyüttüğü bir kız, etini cendereye sıkıştırsanız dahi bu dünyaya uyum sağlamayacaktır.
Hayattan aldığımız her zevki ona muadil bir ızdırapla ödediğimizi bildiğim için, hiçbir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felaketten korkmuyordum. Bunun ikisi de imkânsızdır.
"Çünkü ruhi varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve müsavat! İnsan çektiği ızdırap nispetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır."
Oldukça iddialı bir tanıtımı var eserin. Bu kitabı okuduktan sonra "Bir kitap okudum," diye düşünmeyeceksiniz. Zira Xu ailesinin yaşadıkları o kadar gerçek ki, tek düşünceniz "Bir hayat yaşadım," olacak.
Öyle bir hayat ki; mutluluk ile hüzün, zenginlik ile yoksulluk, yaşam ile ölüm, dostluk ile düşmanlık, tutunmak ve kopmak iç
Kitabı okumadan önce incelemenizi okumuş olsaydım sadece bu incelemeyle bile okurdum kitabı o kadar güzel bir yorumlama olmuş.
( Adı yaşamak olup da bu kadar ölüm barındıran, insanı derinden sarsan bir yaşam hikayesi.)
Daha önceki çağlarda köleler ayaklarındaki prangadan köle olduklarını anlıyordu, Modern köleler ise kendini özgür sanıyor, çünkü beynine geçirilmiş prangaları göremiyor.
Dünya, kapitalistlerin, halkını soyan diktatörlerin, yolsuz bürokratların korkunç hırsına engel olmazsa, göçler de sürecek, terörizm de, isyanlarda. Bir insanın şirketinin trilyon dolar etmesi bir yana, kişisel hesabında 700 800 milyar dolar gibi bir para bulunmasının anlamı ne? Artı değeri sömürerek edindiği bu servet, eskiden olduğu gibi altın vs de değil, o parayı bile görmüyor. Sadece bilgisayar ekranında sıfırlar, sıfırlar, sıfırlar. Bütün kavga, dünya nüfusunun mahvolması, bebeklerin ölmesi pahasına o soyut sıfırlar arttırmak. Bana göre bu bir suçtur; devletlerin, belli bir limitin üstündeki kişisel servetlere izin vermemesi, düzgün vergi yasalarıyla sosyal adaleti düzenlemesi gerekir. Devlet bunun için var.
"Şahsen hayattaki en büyük arzum bu dünyaya ait olduğumu tamamen unutmak. Bu dünyada bana yarayacak hiç bir şey yok; bende de dünyaya yarayacak bir şey yok zaten. "
Burdan anlıyoruz ki; Tolstoy hayati boyunca hep kendini aramış. Kendini bilmeyen kendini aramayan ne yaparsa yapsın, neye sahip olursa olsun hep sıkıntı ve buhran içinde yaşar, kendini arayan kendini bulan ebedi huzura giden yolu bulmuş demektir.