“Fakat içinde bulunduğumuz kendini gerçekleştirme çağında, insanın hayatındaki birinci tercihten başkasıyla yetinmesi iradesizlik olarak görülüyor, ayıplanıyordu. Kaderin sandığın şeye boyun eğmek, onurlu bir hareket olmaktan çıkıp korkaklığa dönüşmüştü bir yerlerde. Mutluluğa ulaşma baskısı bazen zulüm şeklini alıyordu, mutluluk herkesin ulaşabileceği ve ulaşması gereken bir şeymiş de, bu uğurda verilecek en küçük bir taviz dahi bireyin kendi kabahatiymiş gibi.”
Kadınların davranışları üzerinde sürekli ve doğal bir gözetimin uygulandığı bir dönemde ve küçük bir kentte <gençliğinden yararlanmak> isteğiyle <parmakla gösterilmek> kaygısı arasında kalmaktan başka bir şey yapılmazmış.