Bazı gece yarıları uyanır, beni, kendisini seyrederken bulurdu. Yüzümü okşar, burnumu oynatır ya da göğsüme sokulur, yine uyurdu. İçim büyür , içimde dolunay olur, önünden ince bir bulut geçer, bedenim manzaraya dar gelir, burun direğim sızlardı.
Basit, sıradan bir el tutuş...
Böylesine etkileyebilir mi insanı?
.......
Tuttuğu yalnız elim değildi. Benliğimdi benliğine hapsolan. Bütünleşivermiştik. Belki de onun bile ayrımında olmadığı bir geri dönüşsüzlükle. Bambaşka bir yol ayrımında olduğumu duyumsayabiliyordum. Haşim'im Piraye'si olmanın yolunda...
Terk etmedi sevdan beni
Aç kaldım, susuz kaldım
Hayın, karanlıktı gece
Can garip, can suskun
Can paramparça...
Ve ellerim kelepçede
Tütünsüz, uykusuz kaldım
Terk etmedi sevdan beni...
O, üzerine şiirler döktürdüğü "özgürlük" kavramı nerede kaldı?Yalnız düşüncelerdeki kavramsal özgürlüğün, ne denli güdük ve inandırıcılıktan uzak kalacağının bilincinde değil mi?