Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

psinoza

*Güzelliğe lanet olsun, dedim, çünkü güzellik kalpsizdir ve insanın acısıyla ilgilenmez.
Reklam
Küçük ya da büyük insan topluluğunu yönetebilmen için insanı kendin kadar iyi tanıman, kendin kadar en azından sevmen gerek; şart bu. Başka türlü inandıramazsın kendine, kimseden anlayış göremezsin. Bu işe kendini vermen gerek. Bana öyle geliyor ki, hayatımızda yaptığımız en ciddi iş, beslediğimiz en büyük istek, başkalarını sevebilmek, kendimizi sevdirebilmektir. Ama sevilebilmek, sevgiyi kazanabilmek için, bütün yaşantıların, bütün amaçların bakımından doğruyu söylemen gerekir.
Sayfa 172Kitabı okudu
Oysa <<iyi nedir?>>sorusunu bir kenara iten ve 'iyi'den 'değerli olma'yı anlıyan Kant, kişiye kendi eylemlerini değerlendirmesinde bugüne dek aşılmamış bir ölçü verir. İnsan olmanın değerini korumayı isteme: olsa olsa buna iyi denebilir.
Sayfa 128Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hartmann bununla ilgili şöyle bir örnek verir: <<mutluluğun>> en üstün iyi olmadığını kabul etsek bile, yine de birinin mutluluğunu yıkmak kötüdür; birinin mutlu olmasını sağ­lamak veya birinin mutluluğunu kurmaksa moral bakımdan iyidir. <<İyi>> olan, başkasının mutluluğu değildir; ancak onu kurma ama­cının değeri <<iyi>>dir. *
Sayfa 122Kitabı okudu
Bıçak Eli bıçaklı hergelenin bir bıçak oluyor kendisi ; yontuyor ayı ay bitinciye kadar, yontuyor gölgeyi gölge bitinciye kadar, yontuyor türküyü türkü bitinceye kadar sonra da soyuyor dilim dilim sevdiğinin karanlık gövdesini. N. Guillen, çev. Ü. Tamer.
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Şunu unutmamak gerekir ki, hayatta ço­ğu zaman bir durumun, bir olayın, bir hareketin karşısında değil, bir insanın kar­şısında bulunuruz.*
Şu var ki, bir insanın kendi gözlerini eğitmesi sıfıra yakın olabilir; yani kafasın­daki insan örneği ona kabul ettirilmiş olabi­lir. Böyle bir insan, son derece <<iyi niyetli>> bir insan olsa bile, kendi çapını aşan insanla­rı anlıyamıyacağı, onları doğru değerlendire­miyeceği apaçıktır. O istese de istemese de, ona kabul ettirilmiş olan insan örneğine göre defter biçecektir başkasına. Ve böyle bir in­san hoşgörüsü olan bir insansa, ya da ona kabul ettirilen insan imajı böyle bir şeyi bekliyorsa, bir mesele çıkmıyabilir. Ama öyle durumlar olur ki, insanlara bu örneğe göre değer biçmenin sonucu, bu örneğe uymıyanla­ra her çeşidiyle saldırganlık şeklini alır. Varlık temeli olmıyan herhangi bir düşünceye* saplanmak, böyle düşünmiyenlere de saldır­mak: işte yobazlık budur.
Nesnelerin emek ürünü olması bile onla­rı değerli yapmaz. Emeğin <<değeri>>inden söz edilmesi ve emeğin değiş-tokuşu yapılma­sı, ona fiat biçilmesi emeği kendi başına de­ğerli yapmaz. Bu emeğin dolaylı olarak, in­san ve kişi değerlerinin gerçekleşmesine ara­cılık etmesi bakımından, insan emeği ol­duğundan önemi vardır. Hayvanların bol bol kullanılan <<emeğinin>> değerinden söz edilme­mesi neyi gösterir acaba?
Jim, insan şiddetle ancak şiddet yaratır." "Ben buna inanmam işte," dedi Jim. "Bütün büyük şehirlerin şiddetle dolu başlangıçları vardır." "Başlangıç diye bir şey yoktur," dedi Burton. "Son da. Bence insan, hatırlayamadığı bir geçmişten, göremediği ve anlayamadığı bir geleceğe doğru körü körüne ve korkulu bir çatışma içinde. Ve insan, biri dışında bütün düşmanları engelleriyle karşılayıp bunları alt etmiştir. Ama kendisini yenemedi. İnsanlık kendisinden nasıl da nefret ediyor."
Sayfa 176Kitabı okudu
Burton içini çekti: "Gördün mü? Yine o kayaya çarptık işte. Bu yüzden çok konuşmayı sevmem. Dinle beni Mac. Benim duygularım kınanamaz demek istemiyorum, ama onlar da benim sahip olduğum şeyler. Ben o tabloyu mümkün olduğu kadar tam olarak görmek isterim. 'İyi' ya da 'kötü' gözlüğü takıp görüş alanımı sınırlamak istemem. Bir şeyi 'iyi' olarak nitelesem, onu inceleme hakkını kaybederim, çünkü kötü bir yanı da olabilir. Anlamıyor musun? Ben bir şeyin tümünü görebilmek isterim."
Reklam
Halk sınıfından kadınlar, bugün pek çok Avrupa ülkesindeki gele­neksel ulusal kıyafetlerde de görülebilecek olan, ön tarafta bağlanan sıkı korsajlar giyiyordu. Ancak üst sınıf ailelerde, korseyi dik tutan balina ke­miği ve tahta ya da madeni balenlerle takviye edilmiş çok daha gerçek “body”ler zorunlu kılınmıştı; hatta iki buçuk, üç yaşındaki kız çocuklar için bile. Bu giysiler öylesine sıkı ve sertti ki, sadece kadınların göğüs­lerini tahta gibi dümdüz yapmakla kalmıyor, bazen de meme uçlarının içeri kaçmasına, kaburga kırıklarına/çatlaklarına ve hatta ölümlere yol açıyordu.
1444 yılı kışında Agnes Sorel’i ilk gördüğünde VII. Charles’ın yaşı kırkının üzerindeydi. Yarı yaşında, dikkati çekecek ölçüde güzel Agnes, ona kendisininkinin yakınlarında bir şato ve onunla birlikte Agnes’in de sonraları aynı şekilde anılacağı dame de beaute adını hediye eden ve pek de yakışıklı olmayan kralı derhal büyüleyecekti. Bunca aşırı lükse rağ­men Agnes, Fransa tarihine pozitif bir figür olarak geçmeyecekti; çünkü VII. Charles’ı krallığına ilişkin meselelerdeki duygusallıktan arınmış ta­vırlarını terk etmesi ve Normandiya eyaletinin İngilizlerden geri alınması konularında cesaretlendirmişti. Charles, öyle görünüyor ki askeri faaliyetleri için bir kadın tarafından harekete geçirilmeye gereksinim duyuyordu. On beş yıl önce bu kadın azizelik mertebesine yaraşır Jeanne d’Arc’dı. Şimdi ise sıradan dünyevi bir yaratıktaydı ve Agnes, cinsel ilişkiden kaynaklanan tüm çıkarların semeresini alacak olan ilk kral met­resiydi. Ancak saltanatı kısa sürdü. VII. Charles’la ilk buluşmasından altı yıl sonra hastalandı ve birkaç gün içinde öldü. Ardında, annelikle ilişkilendirilen kutsal meme idealinden, cinsel hazzı ifade eden erotize edilmiş memeye geçişe işaret eden çok ünlü iki portredeki, tek memeli güzelliği­nin mirasını bırakarak. Sanat ve edebiyatta, meme gittikçe bebeğe ya da kiliseye ait olmaktan uzaklaşacak ve dünyevi iktidarın erkeklerine daha çok ait olacaktı ve erkekler memeye sadece arzunun uyarıcı nesneleri olarak bakacaklardı.
İlginç bir meme öyküsü, İÖ IV. yüzyılda yaşayan ve Phryne olarak bilinen hetairai ile ilişkilendiriliyor. Phryne, sevgililerinden biri tarafın­dan o dönemde cezası ölüm olan dinsizlikle suçlanıyor. Yargılanması sı­rasında onu müdafaa eden hatip Hypereides, savunmasında hiçbir ilerle­me katedemiyor ve yargıçların mahkumiyet kararı kesinlik kazanınca, kadının herkes tarafından görülebileceği bir yere götürülmesini sağlıyor; üzerindeki harmaniyeyi yırtıyor ve göğüslerini çırılçıplak ortaya çıkarı­yor. Memelerinin güzel görüntüsü ve dava vekillerinin aşırı heyecanlı müdafaaları yargıçların yüreklerinde öylesine büyük bir merhamet doğuruyor ki, ölüm cezasından vazgeçiyorlar. Bu beraatten sonra yargıç­lar üzerinde benzer bir etkiye neden olunması korkusuyla, suçlanan her­hangi bir kişinin -kadın ya da erkek- mahkemede mahrem bölgelerini göstermesini yasaklayan bir karar alınıyor.
Kâğıtların bir kısmını kendisine verince ondan korktuğumu sandı. Belki genelleme yapamazsın, ama çoğunlukla seni korkutmaya çalışan bir insan korkutulmaya hazır biri demektir.
“Tai. "İnsanlar kalplerinin neden attığını bilmeseler de uzun yıllar boyunca kalpleri atarak yaşamışlar." Mukayesesinden kendi de pek memnun görünmüyordu zaten ama Shan, "Kalbin, insan aklının anlayamadığı kendi nedenleri var,"
256 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.