Ona göre saçlar akla ve kalbe tutulan aynalar gibiydi. Mesela kafamız karışıksa, aklımızdan geçenler yüreğimizi acıtıyorsa, o kafayı çevreleyen saçtan da hayır gelmezdi. Bir kere kederle kavruldu mu artık en mahir kuaförün elinde bile bir şeye benzemezdi. Bu durumda kesilmesi elzemdi. Aksi takdirde ne saç düzelir ne de sahibi hafiflerdi. Ama mutluysak, aklımızla yüreğimiz arasında bastıkça gıcırdamayan, sağlam köprüler kurmuşsak, o zaman saçlarımız da canlanıp ışıldardı.
Sayfa 163 - Doğan Kitap, 1. Baskı, Ekim 2013.Kitabı okudu
En çok da yürek ağrısı kestirdi saçları. Düğüm düğüm olan boğaz akmayan gözyaşları ve prangalar vurulan dil ve dökülmeyen kelimeler... Hepsi birleşince kesmemek için ne kadar dirensen de sonuç değişmiyor 😓