Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Saim

Saim
@LouisMalle
Psikolog
Çorlu
2 Temmuz 1994
14 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Bu dünyada insanların korktuğu yegâne şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye variyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmelerine izin vermiyorlardı.
Reklam
"Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg'u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi?"
Geçen binyıllar boyunca bedeni kendisini yiyip bitirmiş, geriye yalnızca kişiliğinin dokuduğu soyut bir varlık kalmıştı. Taştan bir anıt, bir yaşam anısı. Gökyüzüne asılı bir kuzey ışığıydı o. Becerikli sanatçıların işlediği, som altından yapılmış Hitit takılarını çağrıştırıyordu kişiliği. Onurlu, inatçı, alıngan, zaman zaman duygusuz, ama her zaman hırslı. Bu yüzden, birbirine karşı eğilimlerin sık sık çarpıştığı bir savaş alanına benziyordu yüzü. Engebeleri ve kırışıklıklarıyla. İnsanın aklını başından alan öfke yellerinin estiği, ölüleri ve yaralılarıyla gerçek bir savaş alanı. Ayakta kalan, yapılanları bağışlamazdı bu savaşta.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Acaba nasıl duyumsuyordu kendisini? Bir çeşit borçluluk içinde mi? Yoksa, duvarları olmayan geniş bir cezaevinde yaşar gibi mi?
"Anılardan kendini koruman gerekir", dedi ev sahibi. "Biliyor muydun bunu? Anılar da, bir çeşit yankıdır. Gerçeklerin edilgen gölgesi."
Reklam
Yaprakları rüzgârda hışırdayan iki gövdeli ulu ağaç, "Dünyanın sonuna vardın işte" diyor, "bundan sonra gidebileceğin bir yer yok! Dinlen artık, boşuna yoruldun!"
Sayfa 109Kitabı okudu
Günümüzde Sisyphos'un eylemi, nafile bir uğraş için kullanılan gündelik bir deyime dönüşmüş olsa da, Camus'nün yaptığı yorumu akılda tutmakta fayda var. Kitabın sondan bir önceki cümlesi şöyledir: "Dağın doruğuyla girişilen savaş insanın yüreğini tatmin edecek kapasitede bir uğraştır." Sisyphos kendisine verilen yaşama cezasından bir anlam çıkarmayı başarmış mitolojik bir kahramandır. Bu anlamda Camus, acılı ve zorlu bir uğraş yoluyla da olsa hayata bir anlam yüklemiş ve kitabın en başında sorduğu tehlikeli soruyu, ölümü değil hayatı seçerek yanıtlamıştır.
Sayfa 103Kitabı okudu
Yeni insan, yalnızca bedensel hazların ve ihtiyaçların peşinde koşarak mutlu olabileceği yanılgısından çıkmış olmalıdır. Sahip olmak ve tüketmek üzerine kurulu bir hayatın, bedeni aşırı doyuracağını ama vûcudunu açlıktan öldüreceğini bilmelidir. Bedenin ruh aracılığıyla vücuda geldiğini ve onun, zihnimizde var olabilen bir kavram olduğunu yeniden anımsamalıyız. Öte yandan, ruhun da beden aracılığıyla tinsel bir var olana dönüştüğünü ve duyularla algılanan bir özne haline geldiğini...
Günümüzde bağlanma teorisinin neden bu kadar önem kazandığı sorulduğunda şu yanıt verilebilir: Günümüz insanının sorunlarının temelini 20. yüzyıl başında olduğu gibi cinselliğin baskılanması ve bastırılması değil, kendini emniyette ve güvende hissetmeme ve uyumsuzluk, kendini toplum içinde konumlandırmada yaşanan belirsizlikler oluşturmaktadır.
-Yine aynı mesele... dedi. Daha doğrusu hep aynı mesele! Aziz dostum, siz şifa kabul etmez bir gayrimemnunsunuz... Bu işlerde bilmek ikinci derece kalır. Yapmak vardır, sadece yapmak! Sonra kendi kendine konuşur gibi ilâve etti: -Bilgi bizi geciktirir. Zaten ne sonu, ne de gayesi vardır. Mesele yapmak ve yaratmaktır. Bilselerdi, bilselerdi... Fakat bilselerde bunu yapamazlardı. Bu heyecana, bu icada, bu kendiliğinden bulmağa erişemezlerdi. Bilgileri buna mâni olurdu. Kızınız bu geceyi yarattı. Ne ile? Yaratma kabiliyetiyle... Çünkü yaratmak, yaşamanın ta kendisidir. Biz yaşayan, yaşamayı tercih eden insanlarız. Siz istediğiniz kadar somurtun!
Reklam
"Belki bu iyi gelir!" diyordum. Elbette birinden biri iyi gelecek ve ben de etrafımdakilere benzeyecektim. Muhakkak benzemeliydim. Benzemezsem yaşamak çok güçtü.
Asıl felaketi o kadar beğendiğim kadının birdenbire hayatından şikâyet edecek kadar herkese benzemesiydi. Fakat daha garibi, hatta daha gülüncü vardı. Sıkıntılarımdan biraz çıkar çıkmaz kendime yeni ıstıraplar bulmamdı.
Sayfa 274Kitabı okudu
Darılmayınız ama sizin insan ve hayat tecrübeniz hiç yok. Siz harbe girmeden mağlûp olmuş bir orduya benziyorsunuz...Teknenin üstüne çıkacağınız yerde altında kalmışsınız. Hastalığım, yahut üzüntülerimin sebebi böylece teşhis edildikten sonra içmekten başka yapacak bir şey kalmıyordu.
Sayfa 230Kitabı okudu
Fakat hayır, bütün bunları yapabilmek için, kendisini alışkanlıklarının dışında denemek için başka türlü adam olmak lazımdı. Koşmak, kımıldamak, atılmak, istemek, isteyişinde devam etmek lazımdı. Bütün bunlar benim için değildi. Ben biçare bir gölge idim.
Fakat ne faydası vardı? Ne yaşadığım hayatı beğeniyor, ne yenisine gidebilecek kudreti kendimde buluyordum.
Sayfa 151Kitabı okudu
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.