Kitap bir denizcini büyük bir yazar olmasını konu almaktadır.
Fakir bir denizci olan Martin Eden bir olay sonucu burjuva sınıfından olan Ruth Morse ile tanışır ve ilk görüşte aşık olur. Lakin aralarında sınıf farkı vardır. Martin bu sınıf farkını kapatabilmek için kendini geliştirmeye ve yazar olmaya karar verir. Bu konuda en büyük motivasyonu Ruthda olan duygulardır. Martin eğitim almanın ve okumanın hayatını iyileştireceğini düşünür.
Kitabı okurken Martin karakterine hayran olmamak elde değil. Çizgisini hiç bozmayan eğitim seviyesi dışında kendini hiç değiştirmeyen ve sonuna kadar geldiği yeri ve inandıklarını savunan bir karakter. Etrafına karşı saygılı ve faydalı. Başta baktığınız zaman her şeyin aşk üzerinden ilerleyeceğini düşünebilirsiniz ama kitap tamamen Martin Edenin bir yerlere gelebilmek için çektiği zorlukları konu alıyor. Aşk burada sadece bir araç, bir motivasyon yada destek olarak kalıyor. O yaşam mücadelesini gördüğünüz zaman aşkta neymiş diyorsunuz.
Kitap işçiler ve soylular arasındaki sınıf farkını fazlasıyla göz önüne seriyor. Döneminin siyasi olaylarına ve felsefi taraflarına değiniyor. Bu yüzden kitabı okurken birçok yabancı terim veya isim görebiliyoruz. Size tavsiyem "dip not" ile yayınlayan bir yayın evi seçmeniz. Kesinlikle bir insanın okuması gereken bir kitap çok şey kazandıracağına eminim.
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,3bin okunma
"Haritasız ve düzensiz kalmış, gideceği limanı olmayan bir gemiydi. Kendini akıntıya bırakıp sürüklenmek, en azından hareket etmek, hayatta kalmak demekti ki içini acıtan şeyde zaten buydu; yaşamak..."
"Mesafenin önemi yoktur.
Burnunun dibinde olsa ne olacak?
Seni anlamıyorsa,
Ama birisi vardır ki dünyanın öbür ucunda
En ihtiyaç duyduğun anda , iki satırıyla bile olsa,
Bir çırpıda yanı başında.
Mesafe uzaklıklarda değil,
Mesafe fedakârlıkta!
Ah ne hayatlar ümidiyle
Zamansız yollara düştük
İlk yenilen biz değildik elbet
Gün oldu dünyaya küstük
Ağlama anne benim için ağlama
Bende herkes kadar aldım acılardan
Selda Bağcan
" Fotoğraf makinen var mı?"
"Yok."
"Hiç resim çektin mi peki?"
"Yoo."
"Ve fotoğrafçı olmak istiyorsun?"
"Garip mi buldun?"
"Biraz."
"Peki, polis olmak istiyorum deseydim, onu da garip mi bulacaktın? Kimseye kelepçe takmadım diye?"
Ölülerin ölü kalmasını isterdim. Neden ben ve içimdeki güzellik ölüler tarafından yönetilsin? Güzellik canlı ve ebedidir. Diller gelir ve giderler. Onlar ölümün tozlarıdır.