Bazı insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor.
Ben de hiç büyümeyecekmişim gibi yaşadığıma göre cenazem bir çocuk cenazesinden farksız olacak.
Umarım biri çıkıp pembe mavi pamuk şekerleri dağıtır:)
Bahçeme koyduğum korkuluktan öteye geçemiyor bazılarınız. Oysa çok hazırdım sizleri evimde ağırlayıp ışıltılı sofralarda parça parça ruhumdan ikram etmeye...
Ben çok sevmelerin insanıydım...
Bu yazı genellemeye dayalı olarak hazırlanmıştır.
Ölümün eşiğindeyken ağlayan tiplere şahit olmuşsunuzdur. Ağlamasa bile hani hep gençlik hasreti duyup bunu abartılarla anlatırlar ya da hiç yaşlanmamış gibi parti insanı gibi davranmaya devam ederler. Genelde erkek cinsiyetteki amcalar ve dedeler hani bildiniz mi? İşte onların gençlik halleri
Rüya hünerli bir sihirbazdır, varlıkların boyutlarını ve birbirlerine olan uzaklıklarını değiştirir, yan yana uyuyan kişileri ayırır, birbirine uzaktaki kişileri kavuşturur
...Işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omuzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.
Duygular vardır, fakat bu duyguların ifadeleri bastırılır. Bastırılan duygular bilinç dışına itilir. Zamanla, bu duygular, bilinç dışında biçim değiştirmeye başlarlar ve artık onları tanımak, bu duyguların farkına varmak güçleşir. Ne var ki beden bu duyguları kendinden barındırır. Bedenin vermiş olduğu belirtiler dinlenirse tanınması güçleşmiş, bir köşeye itilmiş olan duyguların farkına varılabilir. Söz konusu olan bedenin dilidir.
Başkası olsa değirmen taşı sanacak sesler duyuyorum, başkası olsa çan çiçeği sanacak acılar...
Allah babasıyla başbaşa kalmış çocuklar için nedir ki yaşamak?
Çeyrek asrımın arefesine geldim ben bu gezegende.
Kocaman bir çeyrek asır neredeyse...
Lakin ne hikmetse öğrenemedim insanların gidebileceği gerçeğini.
Öğrenemedim her sözün tutulamayacağını.
Bir bütün olduğumuz herkesle ille de farklı hayatlar yaşıyor olduğumuzu, kafamızı yastığa koyup derin uykulara daldığımız vakit farklı rüyalara uyandığımızı öğrenemedim.
Sevgi her şeydir diye büyüdüm, her şey değilmiş öğrenemedim.
Ne balmışım, ne ilaç, ne bir şifa var dalımda ne açan bir çiçek. Ben boşluğa yaşıyorum...
Sevgili Küçük kız
Nasıl kaldın arsızlık çağında böylece yalnız
Ne zaman sustu dualar kayıp düştü ellerinden
Sen hayaller deryasında dolaşırken kaygısız
Bütün rüya tozları geçti zaman çemberinden
İyi etmedin!
Kendi başına kalma eğilimine asla sahip değildi ve kendisini daha yakından tanıma isteğini de hiç duymadığından bu türlü yalnızlıklardan olabildiğince kaçınırdı.