Bu kitabı okumak büyük bir sabır gücü gerektiriyor. Kitabın size sunduğu olağanüstü gerçek dünyada Dirmit ile birlikte duvarlara çarpıyorsunuz. Elinizi neye atsanız çevrenize şeytan görünüyor, kendi elleriniz dönüp dolaşıp yine sizi boğuyor.
İlk sayfalarda ister istemez Yüzyıllık Yalnızlık kitabıyla kıyaslıyorsunuz. Benzer bir giriş ve ortam gibi görünüyor. Ama sayfalar aktıkça kitabın köyden kente göçle birlikte gelişen bireyin yalnızlaşmasını ve yozlaşmasını nadide bir üslupla aktardığını görüyorsunuz. Ve kitabın başından sonuna aslında ne kadar yerimizde saydığımızı tekrar tekrar görüyorsunuz.
İçerik ve işleniş bakımından olağanüstü gerçek romanın yanı sıra postmodern bir roman örneği oluşturuyor. Hakkı verilmesi gereken bir yazarımızdan hakkı verilmesi gereken bir kitap.