Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Özge Kirman

Özge Kirman
@MerlinsBeard
165 okur puanı
Temmuz 2017 tarihinde katıldı
Aristo, “İnsan sevmediği bir kimseden öğrenemez.” der. Bu yüzden öğretmen, kendisinden her an etkilenen öğrencilerle bir gönül köprüsü inşa eder.
Reklam
Bir öğretmenin varoluşu ve eğitim anlayışı, bilgiye dair önkabullerine göre şekillenir. Örneğin, sadece bilgi aktarmaya yönelmiş bir öğretmen, öğrencilerin sorularına ilgi göstermeyecektir. Bilgiyi, kaynağı kişinin kendisinde var olan bir potansiyel olarak gören bir öğretmen, etkileşime dayalı bir ders işler. Bireyi başlangıçta hiçbir şey bilmeyen bir kişi olarak gören öğretmen ise muhtemelen sürekli anlatan dikte eden bir öğretmenlik gerçekleştirmiş olur.
Bilgiye dair geleneksel kabuller, bilginin kesin ve mutlak olduğunu, bilgiye doğrulama yöntemi ile ulaşıldığını, bilginin gelecekte de kullanılabileceğini ileri sürer. Diğer taraftan yeni kabuller ise bilgiyi toplumdan topluma değişen geçici bir birikim olarak görür. Bilginin yeni bilgi üretmek için olduğu, olgular ve olaylar arasındaki ilişkileri anlayarak kazanıldığı ileri sürülür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Denge, bir kişinin varoluşuyla, bilgisiyle, davranışlarıyla ve sahip olduğu sanat anlayışı ile birlikte var olmasıdır. Bu unsurlardan hiçbirini ihmal etmeden kendini tanımlamasıdır.
Öğretmen-öğrenci ilişkisi iki tür bağlam içinde oluşur. Birinci tür ilişki bağlamında öğretmen; bilen, güçlü, mükemmel, yönlendiren, itiraz edilmez, korkulan ve itaat edilen kişidir. Öğrenci ise bilmeyen, güçsüz, eksik, yönlendirilen, kabul ve itaat eden olarak tanımlanır. Bu tür bir ilişki bağlamı içinde öğrencinin öğretmene sorduğu masum bir
Reklam
Eğitim sisteminin çerçeve ve çevreden yoksun kalmasıyla birlikte, eğitim de mümbit bir alan olarak görülmekte ve işlevsiz projelere maruz kalarak adeta “talan” edilmektedir. Yani zaman, enerji ve mali olanakların israf edilmekte olduğunu mu söylüyorsunuz? Maalesef, evet. Eğitim alanında yılların birikimlerinin “geleneksel", “klasik”,
Öğretmenler, Cumhuriyetin ilk yıllarında "çevre" niteliğine sahip bir topluluktu. Hepsinin olmasa bile çoğunun tanıdığı ortak otoriteler, okuduğu ortak dergiler, kitaplar vardı. Mesela Finlandiya’yı anlatan Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitap, o zamanki öğretmenlerin neredeyse tümünün bildiği ve okuduğu bir kitaptı. Bakanlık da tüm öğretmenlerin yararlanması için mesleki kitaplar yayınlamaktaydı. MEB, öğretmenler için şimdiki dönemle kıyaslanamayacak kadar nitelikli yayınlar yapmaktaydı, “öğretmen Kitapları" diye bir seri vardı. Bu yayınlar, öğretmenler arasında muazzam bir etkileşim yaratmaktaydı ve en önemlisi de öğretmenleri akademik bir çevre haline getirmekteydi.
> İlkokul, gerçek bir topluluktur. • İlkokul, çocuğa geniş ölçüde etkinlik, iş ve yaratma imkânları sağlayan canlı bir çevredir. • İlkokulda pratik bilgi ve becerilere önem verilir. • İlkokul, kazandırılacak bilgi ve becerilerin sağlam ve köklü olabilmesi için, çocuklara çalışma yerleri hazırlar, buraları çalışma araçlarıyla donatır,
Öğretmen olmanın, öğretmenin kendisini nasıl gördüğü ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. Bir öğretmenin kendi içine doğru derinleşerek. kendisiyle dürüst bir sohbet kurarak ustalaşacağına inanıyorum. Öğretmen olmayla eşanlamlı gördüğüm ustalığın isteğe, şevke, enerjiye dayalı olduğunu düşünüyorum. Bunun için, kişinin ilk olarak kendini değerli görüp, yaşamında kendisi olarak özgürce var olmaya adanmış olması; ikinci olarak da öğretmenliği, içinde yaşadığı toplum ve insanlık için kutsal bir “dava" olarak görmesi gerekir.
Öğretmenlik yapan, öğretmen-öğrenci ilişkisi kurar, bundan başka da bir şey bilmez. Öğretmen olan ise öğrencisiyle insan-insan ilişkisi kurar.
Reklam
Öğretmenin, eğitimin ana öğesi olduğu yadsınanıayacak bir gerçek. Ancak uzun zamandır, en azından son yıllarda öğretmenin, eğitim sistemi içinde arka planda bırakıldığına, hatta göz ardı edildiğine inanıyorum. Bu yüzden, öğretmeninkonumunun içinde yaşadığımız dönemde önemli ölçüde sarsıldığını düşünüyorum.
Bir cümle; özne, nesne, tümleç, zarf ve yüklemden oluşur. Eğitim de tıpkı cümle gibi, öznesi, nesnesi, tümleci ve yüklemi olan bir yapı veya bir sistemdir. Yani eğitim, belli unsurlardan oluşan ve bütünlüğü olan bir kompozisyondur. Ve bu bütünlüğün, idareciler, öğretmenler, ebeveynler, öğrenciler; geçmiş, bugün, gelecek; okul, aile, toplum; ders kitapları, programlar ve teknolojik araç gereçler gibi unsurları vardır. Bence eğitim, işte budur. Yani bir cümle gibi, birbiriyle ilişkili öğelerden oluşan bir sistemdir.
Sanayi Devrimi'nin yarattığı üretim patlamasını tatmin etmek için de hem lojistik hem de emperyal çözümlere başvurulacaktır. Hammadde ve nihai ürünlerin rahatça taşınabilmesi için her yer demiryollarıyla örülmüş ve buharlı gemiler deniz taşımacılığını bambaşka bir boyuta taşımıştı. İç talep tükenince arz fazlasının ne yapılacağı sorunuyla karşılaşıldığında, Avrupa dış dünyayla yüzyıllar boyunca yavaş yavaş yaratılan ve hammaddelerle nihai ürünlerin takasına dayanan eşitsiz ticari ilişkilerin siyasi ve askeri baskıyla daha da sıkıştırılması elzem olmuştu. Avrupalılar toplarıyla tüfekleriyle bazen işgal bazen tehdit ederek dünyanın birçok yerinde kendilerine pazarlar aramaya koyulmuşlardı: Birbirlerine düşene kadar sürecek bu uzun emperyalizm çağında hiç kimse onların önünde duramamıştı.
497 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.