Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir; bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir; bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir. ”
― Bacon
Her millet iktidar mekanizmasının başına ya kudretli ya da önemsiz kişileri geçirir. Bunlardan birinin işbaşına gelmesi milletin ahlâkî seviyesi ve yaşantısına bağlıdır. Millette toplanmış iyi bir şey var mı yok mu ya da toplanıyor mu? Milletin aklı, milletin iradesi, milletin vicdanı yükselme gösteriyor mu, yoksa yozlaşıp zehirleniyor mu? Bayağı ve sefil bir hayat içinde yok olup gidiyor mu? Burada her birimizin hayatının özelliği ve çalışma şeklimiz ele alınıyor. Biz kendi ülkemizde ne yapıyoruz? Milletimizin geleceğinde nasıl bir rol oynuyoruz?
Eğer bir millet büyüklük ve kahramanlık özelliklerini taşıyorsa ondan yıldırımlar doğar, kahramanlar çıkar. Eğer halk kitlesi nemli bir buhar yığınından ibaretse, hiçbir güç ondan yıldırım çıkartamaz.”
Devletlerin güç ve zaafı, milletlerin ilerleme ve yozlaşması, yalnızca devlet adamlarının ehil oluşlarından ve yönetim kabiliyetlerinden veya beceriksizliklerinden kaynaklanmaz. Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte bu nedenledir ki eskiden beri “Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur.” denilmiştir
Yanıbaşimizdaki insanlar ile aramıza mesafeler koymak zorunda kalırız .Uçurumlar, tel örgüler, mayınlar ile doldurduğumuz mesafeler. Kolay kolay aşılamaz ve anlaşılamaz mesafeler!
Yanıbaşımızda kelimesini "yakınımızda" kelimesine tercih ediyorum.
Konu duygu ve düşünceler olduğunda ,
yakınlık ve mesafe hic bir ölçü birimine tabi değildir. Bunun içindir ki, bazan aynı enlem ve boylamda bulunma zorunluluğunda olduğumuz insanlar, sadece yanıbaşımızdadırlar. Tıpkı şu yanıbaşımda duran komodin ve üstündeki sigara paketi gibi .
Içimde , insanlara yakınlaştıkça, uzaklasmak hatta kaçmak isteği uyanıyor. Konuştuğum yüzler ve sesler değişse de ruhum daralıyor.
Bir diyalogtan coķ sıkıcı bir monoloğun soğuk pençesinde boğuluyorum . Nefes almak için, âdeta kaçarcasına uzaklasmam bundan olsa gerek .
Mesut AYDIN
Dünya ile âhiret iki kuma gibidir. Birini razı ettiğinde diğerini kızdırmış olursun.
Yine dünya ile âhiret şarkla garb gibidir. Birisine meylettin mi diğerinden dönmüş olursun.
Kendimi ölü hissediyor ve yaşadığımı anlayabilmek için kendi canımı yakıyorum. Tamamen uyuşmuş durumdayım, yaşadığımı hissedebilmek için tehlikeli risklere girmek zorundayım.
Bugün her kim görür yârin
Gören onlardır yarın
Ne bilsin onda dildârın
Olanlar bunda a‘mâdan
(Âhirette sevgilileri olan Allah’ın cemâlini görecek olanlar bugün bu dünyada gören kimselerdir. Burada kör olan kimseler âhirette sevgililerini nerden bilsinler!)
Resûlüllah'dan (s.a.v.) gelen bir haberde şöyle buyurulmuştur:
«Kul yalan söylediği zaman yalanla beraber ağzından çıkan kokudan dolayı (yanında bulunan) iki melek (Kiramen Kâtibin) ondan uzaklaşır.»
Bir kimse halkın teveccühünü, âmirlerin onunla oturup kalkmasını te'min ve bununla kendisine müsavi olanlara iftihar etmek ve dünyalık elde etmek için ilim talep ederse, onun kazancında hayır yoktur ve bu alış-verişi de hüsrandır.
Peygamberimiz (s.a.v.): «Bir kimse ilmiyle iftihar etmek veya akılsızlarla münakaşa etmek ya da halkın teveccühünü kazanmak için ilim talep ederse Allah onu cehenneme sokar>> buyurmuştur.
Bayezid-i Bestâmî (r.a.) şöyle demiştir
«Otuz sene cihâd yaptım. İlim ve ilmin tehlikesinden daha şiddetli bir şey görmedim.»>
Şeytanın süsleyerek sana söyleyeceği şu sözden sakın:
Ey doğru yolu arayan kişi! Şu farzların ekserisini veya bir kısmını terk edip nafile namaz ve nafile oruçla meşgul olmadan korkmuyor musun da bu önemsiz şeylerle uğraşıyorsun?
Çok kere seni cehenneme götürmeye sebep olacak şu günahlardan birinde ısrar ediyor ve Allah'a yaklaşmayı arzu ederek mubah olan yemeyi, içmeyi ve yatmayı terk ederek yine lüzumsuz iş yapmış oluyorsun!
Bunların hepsinden daha önemli olan, arzularını esir etmendir. «<Uzun emel» sırf ma'siyyettir.
Ömür kısa, meşguliyet çok, boş zaman az, ameller kusurlu, Allah yaptıklarımızı hakkıyle bilmektedir. Ecel yakın, ölümden sonra çıkacağımız yolculuk ise uzundur. Bu uzun yolculukta azığımız ibâdettir