Aldığımız her nefes "NEFİSLE" mücadeleden geçiyor. Hakikat arayışı bu mücadelenin akabinde, içinde, dışında..
Tecelliyat-ı Hudâ iledir kamû dü-cihân
Cemâl-i Hakk’a nazar kıl, pây-i veche kân
(İki âlemin tamamı Hakk’ın tecellîsi iledir. Hakk’ın cemâline nazar et)
Hakkın cemaline nazar etmek... O’nun cemal ve kemali, zât’ının güzelliği, esmâsının güzellikleri, sıfatlarının nihayetsizliğine nasıl erişilir..
Erişilir mi? Ancak kusur kişinin kendindedir ki, isti‘dâdını ziyan eder... Hakikati aramaya çalışmaz bile..
E tez‘umu enneke cirmun sağîrun
Ve fîke intave’l-âlemu’lekber
(Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, hâlbuki âlem-i ekber sensin ve o sende gizlidir.)
Peki arayanlar...
Şeribtu’l-hubbe ke’sen ba‘de ke’sin
Femâ nefide’ş-şerâbu ve mâ raveytü
(İlâhî aşkı kadeh kadeh içtim. Ne şarap tükendi, ne de ben kandım.)
"Hakk’tan her neyi talep ettilerse talep ettikleri şey kendilerine feyzolunmuştur."
İman ediyorum ya Rab. Talep ediyorum ya Rab. Adalet, iffet, kemal ve istikametine talibim.
Gönül Hakk Teâlâ'nın servetidir. Gönül zikrin, tefekkürün, aşkın yurdudur.. Şer, gönülden uzak ola...
De ki: ‘Eğer benim Rabbimin kelimelerimi yazmada bütün denizler mürekkep olsaydı denizler tükenirdi de Rabbimin kelimeleri yine de tükenmezdi’" (Kehf, 109)
Bir kelimeden bin mana üreten İbn Arabiye ve özün özünü arayan, arayışta olanlara selam olsun.
Allah en doğrusunu bilir!