Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ömer Karahasanoğlu

Ömer Karahasanoğlu
@Moony
Yıldız Teknik Üniversitesi
Öğrenci
Lisans
İstanbul - Ankara
34 okur puanı
Aralık 2017 tarihinde katıldı
144 syf.
8/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Pazarlamayı Anlamak
Pazarlamayı AnlamakPhilip Kotler
7.1/10 · 24 okunma
Reklam
984 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Kitabın ana fikriyle ilgili yorum yapmak istemiyorum ama kitaptaki karakterlere dair şahsi bir yorum yapma isteği var içimde. Kitaba ilk bakışta belki çoğu insan ana karakterleri Toohey ile Roark olarak görüyordur. Ancak ben bu ikisinin de ana karakter olduğunu düşünmüyorum, çünkü ikisi de insan değil. Ayn Rand'ın da bunları insan olarak yazmadığını düşünüyorum, yazdıysa da yanlış yapmış bence. Roark ve Toohey ikisi de bir fikir, fazla soyutlar ve Ayn Rand'ın felsefesinin siyahı ve beyazılar. Ama hayat grinin tonlarına ayrıldığı için bu kitabın iki ana karakteri var bence birincisi Peter Keating, ikincisi Gail Wynand. Ikisi de insan, ikisi de Ayn Rand'ın fikirlerinin gerçekten var olabilecek somut halleri, Ayn Rand'ın felsefesindeki siyaha ve beyaza en yakın gri tonları. Elbette Keating kimliksiz belki de onu siyaha yakın bir gri tonu olarak nitelemeyi abartı olarak görüyor olabilirsiniz ama Ayn Rand'ın felsefesindeki siyahın da kimliksiz olduğunu da unutmamak gerekiyor. Henry Cameron'ı fazla tanıyamadığımız için yorum yapamadığımdan ben bu kitaptaki favori karakterimi Gail Wynand olarak ilan ediyorum, gerçek bir karakter olduğu için.
Hayatın Kaynağı
Hayatın KaynağıAyn Rand · Plato Film Yayınları · 20132,721 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ben bugün, hayatımın tek bir dakikası üzerinde bile hiç kimsenin hakkı olmadığını söylemeye geldim. Enerjimin de. Başarılarımdan herhangi birinin de. Kim böyle bir iddiada bulunursa bulunsun, sayıları ne kadar kalabalık, ihtiyaçları ne kadar büyük olursa olsun. Buraya gelip, başkaları için yaşamayan bir insan olduğumu söylemek istedim."
"Neden bozulmuştu binanın biçimi? Hiçbir nedeni yoktu. Böyle şeylerin hiçbir zaman nedeni olmaz. Ancak bir elden düşmecinin, başkasına ait bir şey üzerinde, ruhsal ya da maddesel bir şey üzerinde oynama hakkım kendinde görmesi olabilir. Kim izin verdi bunu yapmalarına? Düzinelerce yetkili arasında tek bir kişi bulamazsınız. Hiç kimsenin izin vermeye de, durdurmaya da önem verdiği yoktu. Hiç kimse sorumlu değildi. Kimseden hesap sorulamaz. Tüm kolektif eylemlerin yapısı böyledir. Bana istediğim ve hakkım olan şey ödenmedi. Ama Cortlandt'ın sahipleri, kendi istedikleri şeyi benden aldılar. Onlar mümkün olduğunca ucuza çıkarılmış bir binalar topluluğu istiyorlardı. Bunu istedikleri gibi yapabilecek başka hiç kimseyi bulamadılar. Ben yapabilirdim ve yaptım. Çalışmamın yararlarım aldılar, beni de bunu onlara hediye olarak vermeye zorladılar. Ama ben hayırsever değilim. Bu tür hediyeler vermem. "
Reklam
"Kolektifin, yani bir ırkın, bir sınıfın, bir devletin 'ortak çıkarı' , insanları baskı altına alan her türlü zorbalık rejiminin altında yatan şeydir. Tarihteki her dehşet verici olay, bir hayır uğruna yapılmış görünür. Bencil hareketlerin hiçbiri, hayırseverin döktüğü kanla ölçülebilecek bir zarar vermiş midir? Bunun suçu insanoğlunun iki yüzlülüğünde mi yatmaktadır, yoksa ilkenin yapısında mı? En korkunç kasaplar, genellikle en samimi, en içten inanmış olanlardır. Giyotinle ya da idam mangasıyla, kusursuz bir topluma ulaşacaklarına gerçekten inanmışlardır. Hiç kimse onların öldürme hakkını sorgulamamıştır, çünkü besbelli hayırsever bir amaç uğruna öldürüyorlardır. İnsanların başka insanlar uğruna feda edilmesi doğal kabul edilmiştir. Aktörler değişmekte, ama trajedinin akışı aynı kalmaktadır. Bir hümanist çıkar, insanlara ne kadar sevgi duyduğunu söyleyerek yola koyulur, sonunda bir kan denizine varır. İnsanlar bir şeyin iyi olabilmesi için bencillikten uzak olması gerektiğine inandığı sürece, bu böyle devam etmektedir ve edecektir. "
"Bizler insanoğlundaki büyüklüğün ne olduğunu da, onu nasıl tanıyabileceğimizi de anlamak için hiçbir çaba göstermiş değiliz. Bir uyurgezerlik havası içinde, büyüklüğün kendini feda etmekle ilişkili olduğu noktasına takılmışız. Salyamız aka aka, kendini feda etmek en büyük sevaptır, deyip duruyoruz. Bir an durup da düşünelim bakalım. Her şeyi feda etmek sevap mıdır? Kişi kendi dürüstlüğünü, namusunu feda edebilir mi? Ya onurunu? Özgürlüğünü? İdealini? İnançlarım? Duygularının dürüstlüğünü? Düşünce özgürlüğünü? Oysa insanoğlunun sahip olduğu en değerli şeyler bunlar değil mi? Bunları elde edebilmek için feda ettiği şeyler, fedakârlık sayılmaz; kârlı alışveriş sayılır. Ama bu varlıkları, onun hiçbir neden uğruna asla feda edemeyeceği şeylerdir. "
"Ama 'Evet' ya da 'Hayır' diyebilme yeteneği zaten bütün sahipliklerin ruhudur. Kendi egonun sahibi oluşun da bundan gelir. Ruhunun, diyelim istersen. Ruhunun bir tek temel işlevi vardır, o da bu değerlendirme işidir. 'Evet' ya da 'Hayır,' 'İstiyorum' ya da 'İstemiyorum'. İnsan 'Ben' diyemeden "İstiyorum' diyemez. Ortada onaylayan insan yoksa, onaylama da olamaz. Bu açıdan baktığında, sevgini verdiğin her şey senindir."
Aslına bakarsanız, insanoğlundan asıl nefret eden kişi, herkesi seven, her yerde kendini evinde hissedebilen insandır. Çünkü insanlardan hiçbir şey beklemez o. Bu nedenle de, hiçbir kötülük, hiçbir bayağılık onu kızdıramaz. "Sizin heykelinizi yapan adama da, köşe başında satılan Miki balonlarını yapan adama da eşit sevgi duyduğunu söyleyen küstahlardan söz ediyorum. Miki fareyi sizin heykelinize tercih edenleri de sevdiğini söyleyenlerden söz ediyorum. O türlü de çok insan var. Jan Dark'ı da, Broadway'de bir dükkânda çalışan satıcı kızı da aynı ateşli sevgiyle sevenler. Bir yandan sizin güzelliğinizi beğenen, bir yandan da metroda rastladığı kızları beğenen tip. Bacak bacak üstüne atmakla, jartiyerin arasından sarkan etlerini göstermeyi bir tutanlar. Teleskoptan bakan adamın o temiz, dengeli, korkusuz bakışını da, bir geri zekâlının bembeyaz bakışını da seven kişi. Böyleleri çok geniş ve güçlü bir kalabalık oluşturur. Bütün bunlar ortadayken, insanoğlundan nefret eden siz miymişsiniz, Bayan Keating?"
"İnsanların yüzleri ve ilk yarattıkları izlenim hiç önemli değildir ki!" "İşte o, en büyük genel yanılgılardan biridir, Kiki. Bir insanın yüzü kadar önemli şey yoktur. 0 kadar ifadeli bir başka şey yoktur. Bir insanın yüzüne ilk defa bakıncaya kadar, onu gerçek anlamda tanımamıza olanak yoktur. Çünkü o bakışla her şeyi anlarız. O bilginin analizini yapacak kadar bilgeliği her zaman gösteremezsek bile. Sen bir ruhun üslubunu hiç düşündün mü, Kiki?"
Reklam
"Deneyim bu tür vakaların seyrek olduğunu gösteriyor, onun için bunlardan sonuna kadar faydalanmak insanın boynunun borcu; zira gerçek hüsran, bir kızı baştan çıkarmakta hiçbir kusur yokken, baştan çıkarmaya değecek bir kıza rastlamanın az bulunur bir haz olmasında yatar" -Ya/Ya Da
Sayfa 37 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
170 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.