Çoğu kafasında koca bir yük taşır oradan oraya, bedenini yorgun düşüren, zamanla güçten kuvvetten kesen bir yük.
...
Düşünmenin ölümcül bir hastalık olduğunu, insanın değerini küçülttüğünü Papalagi, kendi kendine kanıtlıyor.
Babamın bahçesinde iki kafes var: Birinde, babamın kölelerinin Ninova Çölü’nden getirmiş oldukları bir aslan, öbüründe de artık ötmeyen bir serçe.
Her gün, tan ağarırken, serçe aslana seslenir: “Günaydın sana, tutsak kardeş.”
Kendini başkalarına göründüğünden ya da görünebileceğinden farklı biri olarak görme ki, başkaları da seni başkalarının gözünde başka biri olmaya çalışan başka biri olarak görmesin.
Odaya ağır ağır çöken akşamı hissetmedi. Çünkü akşamlar sessizdi. Öğle zamanı gibi pencereden küstahça bakmıyor, karanlık sular gibi duvarlardan fışkırıyordu, tavanı hiçliğe doğru kaldırıyor, nesneleri usulca indirip, sessiz seline katıyordu.