Hanefi-Maturidi. Filolog (Arapça). RUZEM ve IFAM-UZEM öğrencisi.
İslami ilimlerin tüm branşlarıyla yakından; evrim, big bang, felsefe gibi konularla ise popüler bilim düzeyinde ilgilenir.
"Nehiyde asıl olan nehy-i hazır sigasıdır. Ancak yasaklama anlamında olduğu için nehiy sayılan başka ifadeler de vardır:
• Bu iş, Allah'ı kızdırır,
• Bu işi yapana Allah lanet eder,
• Bu, kötü bir iştir,
• Bunu yaparsanız yaptığınız kabul edilmez,
• Allah bunu haram kılmıştır,
• Mümin böyle bir şey yapmaz, (nehiy anlamında nefiy)
• Size haram kılınmıştır,
gibi ifadeler "bu işi yapmayın" anlamında nehiy yani yasaklamadır."
Daha önce bir usul eseri mütalaa etmediyseniz, usul-u fıkha bu kitapla başlamanızı öneririm. Konuları önce kısa tanımlarla açıklıyor sonra örnekler veriyor. Elbette mufassal usul kitapları kadar derine inmiyor ancak başlangıç için fazlasıyla yeterli. Mecelle'nin ilk 99 maddesini de ihtiva etmesi ayrı bir zenginlik.
"Modern müslüman hayatı konforize ettiği gibi, Din'i de "sıkıntıya girmeden" yaşamaktan yanadır. Bu meyanda birtakım hükümlerin Fukaha tarafından gereksiz yere zorlaştırıldığını, oysa Din'in aslının kolaylık olduğunu söylemekten ve ilgili ayet ve hadisleri artı ardına sıralamaktan ayrı bir haz alır. Oysa din insanı "mükellef" bir varlık olarak tanımlar. Bu "teklif"i kabul eden insanın, gönüllü olarak bir "külfet"i omuzlamaya talip olduğunun ifadesidir."
O halde sünnet bizi bağlamaz, bir hüküm Kuran'ı Kerim'de varsa alırız, yoksa almayız gibi ifadeler Kuran'ı Kerim'i de Sünneti de anlamamaktan kaynaklanan modern sözlerdir ve bizzat Kuran'ı Kerim'in kendisine de zıttır.
İslam alimlerinden hiçbiri sünnetle amel edilmeyeceğini söylememiş aksine hepsi sünnetin bağlayıcı bir delil olduğunda ittifak etmişlerdir. Sünnetin delil olmasına karşı çıkanlar modern zamanlarda batıdan etkilenerek ortaya çıkmış kimselerdir.
İlim, insanı Yüce Yaratıcı'ya götürmelidir. Ondan beklenen temel fonksiyon budur. Şu halde herhangi bir ilim, insanı bu temel amacından saptırıyorsa faydasızdır ve ondan Allah Teâlâ'ya sığınmalı, uzak durulmalıdır.
"Müslüman kimselerle oturulup kalkılması gerektiği inancındayız. Bidate davet edenler ile arzu ve hevalarına tabi olan kimselerden uzak durmanın gerekliliğine inanırız."
"Onlar ayrıca (Mutezile'den bahsediliyor) inkarcıların öldükten sonra azap göreceklerini ifade eden kabir azabının varlığına da karşı çıkmalarıyla, sahabe ve tabiinin icmâ ettiği bir konuya ilgisiz kaldılar."
"Nazar ve tefekkür metoduyla O'nun rububiyetinin yüceliği üzerinde kafa yoran kelamcılar, elde ettikleri sonuçlar karşısında tam bir teslimiyetle Allah'a boyun eğdiler. İlimde yüksek konuma gelen diğer bilginler ise, O'nun ilminde derinleşmekte yetersiz kaldılar. Bütün varlıkların boynu Allah'ın önünde eğilmiştir. O'nun hikmeti, yaratışı karşısında aklı ve kalp sahibi insanların idraki, onları takdir ederek secdeye yöneltmiştir."
"İmamımız Ebu Hanife hazretleri buyuruyor ki: "Cenab-ı Hakk'ın Arş'a istiva etmesi eğer Arş'ın üzerine mekân tutmak olursa, böyle anlatılır, böyle anlaşılmaya çalışılırsa o zaman sorarız: Allah Arş'ı yaratmadan önce neredeydi?""
"Bu insanların (ehli bidat kastediliyor) birtakım İslami hassasiyetlerle hareket ediyor olmasına aldanılmamalıdır. Başörtüsü meselesini sahiplenmek, şu veya bu İslami hareketi destekliyor olmak yahut Amerikan emperyalizmine karşı çıkmak kişinin İslam adına söylediği/savunduğu şeylerin doğru olduğunu göstermez. Özellikle gençlerde böyle bir algı durumu gözlendiği için bu noktaya bilhassa dikkat çekmek istiyorum. Mu'tezile, cedeldeki maharetini kullanarak hristiyanıyla, ateistiyle, binlerce gayrimüslimin İslam'a girmesine vesile olmuş bir fırkadır. Ancak bu, onların "ehl-i bidat" olarak anılmasını engellememiştir."
"[Fakih rahimehullah şöyle dedi] İnsanlar risalet konusunda çeşitli görüşler öne sürmüşlerdir. Hidayet önderleri, hayır öncüleri ve bilge kişiler onu kabul etmişlerdir. "
"Çevremizde aşina olduğumuz tüm sistemlerde termodinamiğin ikinci yasasının işlediğini görürüz. Örneğin dünya her zaman var olmuş olamaz, aksi halde çekirdeği soğumuş olurdu."
"Evrenin yaratılması demek, maddenin yaratılması demektir. Maddenin bulunduğu yerde de zaman mecburen var olacağına göre, Big Bang'le beraber zaman da sıfır noktasından başlamış demektir. O halde buradan da en ilginç sonuca yaklaşıyoruz. Medemki Big Bang'le madde ve yaratıldı, o halde zaman da yaratıldı."
"Gerçekten artık bütün güvenilir kanıtlar, mevcut ipuçları ile birlikte evrenin 13.7 milyar yıl önce hiçlikten, yokluktan yaratıldığını göstermektedir."
Eğer daha önce akaid alanında bir eser okumadıysanız, başlangıç için eseri tavsiye ederim. İki kez okudum. Akaid alanındaki birçok meseleyi anlaşılır şekilde anlatmış Ebubekir hoca. Yalnız tabi kitap oldukça muhtasar, deliller yok denecek kadar az. Sadece Ehl-i Sünnet bir müslümanın inanması gereken hususları izah ediyor ancak bunların hangi delillere dayanılarak çıkartıldığı (birkaç konu hariç) kitapta yok. Zaten kitabın önsözünde Ebubekir hoca bu muhtasar Tahavi akidesi şerhini daha mufassal bir şerh takip edecek diye belirtmiş. Hülasa, başlangıç seviyesi için oldukça uygun bir kitap. Eğer akaidi detaylarıyla öğrenmek istiyorsanız Ebubekir hocanın RUZEM müfredatına katılmanızı öneririm, zira 87 hafta boyunca Beyazizade Ahmed Efendi'nin "el-Usulu'l Munife" adlı eserini işledik.