Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

mtayfun

mtayfun
@Nietzc
Kocaeli Üniversitesi
İstanbul
İstanbul
11 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Donuk Şiir
Yine akşam oldu, Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı yine, Uzaklık aynı gerçi, Heryerdeyken olan uzaklığın pek değişmedi, Yine akşam oldu orda olduğu gibi, Görebiliyorum seni burdan da, Aynısıydı ordayken de, Uzaklıktan korkmuyorum belki de, Orada da aynıydı uzaklık gerçi Donuklaşmış oldu artık bu, Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi, Galiba ben baştan kaybetmişim, Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş...
Reklam
Ölümü yıl dönümü dolayısıyla bir yazı...
Cemil Meriç, Türk insanına, Türk düşüncesine verebileceğinin hepsini verebildi mi? Hem evet, hem hayır. Evet, çünkü 38 yaşından itibaren gözleri görmeyen bir insandır o. Okuması yazması mümkün değildir tek başına. Okunanları aklında tutması, ayıklaması, belli sentezlere varması, o makaleleri kitaplaştırması... nasıl güçlü bir hafızaya, nasıl kuvvetli bir iradeye, çalışma, öğrenme ve öğretme azmine dayanır söylemeye gerek var mı? Bu şartlar altında yapabileceğinin azamisini yapmış bir insandır Cemil Meriç.
Milletin Sinesinde...
Harb sonrası rejimleri, nice çavuşlara, nice sokak politikacılarına birer general veya mareşal kıyafetine girerek nice orduların, nice devlet ve milletlerin talihiyle bir oyuncak gibi oynamak fırsatını vermiştir. Hatıra gelebilir ki, Atatürk, biraz da bunlar sırasında görünmekten tiksindiği ve kendi meşru üniformasının şerefini esirgediği için milleti arasında daima bir “ferdi millet” olarak dolaşmayı tercih etmiştir.
Sayfa 118Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben 1919 senesi Mayısı içinde Samsun’a çıktığım gün, elimde hiç bir maddi kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete bu türk milleti’ne güvenerek işe başladım.
Mana eri bu yolda melul olası değil Mana duyan gönüller, gergiz ölesi değil Ten fanidir, can ölmez, çün gitti geri gelmez Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil
Reklam
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm Dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm..
Hararet nardadır sacda değildir, keramet baştadır tac’da değildir. her ne arar isen, kendinde ara, Kudüs’te Mekke’de hacda değildir. sakin ol kimsenin gönlünü yıkma, gerçek erenlerin izinden çıkma. eğer adam isen ölmezsin korkma aşığı kurt yemez uc’da değildir...
"Bir sinek, bir kartalı salladı vurdu yere Yalan değil gerçektir, ben de gördüm tozunu."
Celladına aşık olmuşsa bir millet, İster ezan, ister çan dinlet. İtiraz etmiyorsa sürü gibi millet, Müstehaktır ona her türlü zillet...
‘Varoluş, bir yitik cennetin ortaya çıkarılışı davasıdır. Kavgamızın, iç ve dış kavgamızın sebebi budur. Ölümle hayat arasında iki yana da çarpa çarpa dönüşümüz ve bu baş döndürücü hunide kendimiz gibi dünyamızı da döndürüşümüz bunun içindir.’
Reklam
“Hiçbir iktidar, bu kadar yeter bana demez. Sonsuza kadar genleşen bir doğası vardır. İktidar şeytan olarak kodladığımız, insanlığın lanetidir. Özgürlüğü arzulayanlar ikidarı sınırlamadıkça, iktidar bir tekillik kanserine dönüşür ve tek hücreli bir yıkıma ulaşır”
Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
“Yaşamak zevki nedir bilmez ölümden korkan! Gür bir imanla damarlarda ateşten bir kan Birleşip böyle diyorlardı, derin bir sesle, Yeri fethetmek için gelmiş o fatih nesle. Böyle bir dersi alan ruha vatan dar görünür; Daima başka sefer, başka ufuklar görünür. O nesil duymuş akın zevkini rüzgarda bile; Bu duyuş varmış akınlardaki atlarda bile. Bilmemiş var mı geniş yeryüzünün serhaddi, Yıkmış ufkunda durup karşı koyan her seddi, Yeni bir ülkede yem vermek için atlarına Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgarına.”
Gör zahidi kim sahip-i irşad olayım der, Dün mektebe gitti bugün üstat olayım der...
“Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.”
Kesme nevanı içine salsalar da keder Kırılsa gönül meddi cezr ile Hepsi geçer, hepsi geçer... Lâ Edrî
Reklam
Varlığın sırları saklı senden, benden; Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben. Bizim ki perde arkasında dedikodu; Bir indi mi perde ne sen kalırsın, ne ben...
Ağla gözüm ağla, gülmezem gayrı Gönül dosta gider, gelmezem gayrı Ne gam bunda bana, bin kez ölürsem Anda ölüm olmaz, ölmezem gayrı
“Gerçeği bilemeyiz madem, ne yapsak boş; Ömür boyu kuşku içinde kalmak mı hoş? Aklın varsa kadehi bırakma elden, Bu karanlıkta ha ayık kalmışsın ha sarhoş.”
“Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik; Bildiklerimizle övündük, eğlendik. Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra? Bulut gibi geldik, yel gibi gittik.”
Bir sır daha var, bütün çözdüklerimizden başka, Bir ışık daha var, gördüğümüz ışıklardan başka, Hiçbir yaptığınla kifayet etme, geç öteye; Bir şey daha var, bütün yaptıklarımızdan başka.’’