Hz. Ali(r.a) bir mülhid ile münazara ederken ona, "Eğer senin söylediğin doğru ise hem sen kurtuldun hem de ben! Yok, eğer benim dediğim doğru ise ben kurtuldum;sen düştün ve ebedi azapta kaldın! " dedi.
Hz. Ali bu sözü o mülhidin zayıf akıllı olmasından dolayı söyledi. Yoksa kendisinin itikadında şüphe bulunduğu için değil! Yakin yolunu o mülhidin anlamasının imkânsız olduğunu anladı.
Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones’un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek… Ve bir gün büsbütün ölecek.”
Camide imam bir hutbe vermişti. Kısa,özlü bir hutbeydi.Kafirin boyunduruğundayken Cumanın sakıt olduğunu söylemişti yalnızca.Ama bu bir cümle oradaki cemaati harekete getirmeye yetmişti.Gavur bayrağını indirmek için ellerinde taş,sopa,mavzer ne varsa kaleye saldırmaya başlamışlardı.Sonra kurşun yağmuru altında "Gavurun kurşunu bana işlemez! "diye öne atılan Mevlüt'ü gördü.Ateş kesilince yattığı yerden onu kaldırmaya gitti,vücudumu tehlikede Işık olmuştu sen ölü değilsin diye mırıldanıyordu ama ağlamaktan gözyaşı akıtmaktan da kendini alamıyordu. Karmakarışık bir düştü.
Ağlamak..yalnız gözyaşı dökebilen insan anlayabilir bazı şeylerin hikmetini.Ama insan her zaman ağlayamaz, diyor çocuk. O zaman da ağlar gibi durmak gerekir. Biz Hüzün peygamberinin Ümmetiyiz ,diyor dede ,ağlayabilenler ağlar ağlayamayanlar ağlar gibi yapar.
Beklemek tüm anlamın kendisiydi, bekler ve düşünürdü, boşuna olamazdı, hiçbir şey boşuna olamazdı boşuna değildi, sebepsiz, yersiz değildi, bekliyordu ve beklediği gelecekti.
Hiçbir şey boşlukta sallanmamaktadadır, saçmalık bile kendine bir dayanak noktası araştırmaktadır, her şey, bütün nesneler yaradılışındaki amaca doğru yürüyüp gitmektedirler...
... Bir başka anlatımla,Müslüman,kendini Müslüman bilmek veya saymakla Müslüman olamaz. Müslümanlığı bir varoluş haline getirmek borcundadır. Oluştan varoluşa geçmek, bu geçişi sürekli olarak geliştirmek ve verimlendirmek, bu varoluşun şuur ve sorumluluğuyla dolup taşmak kaygısını taşımalıdır o.
Geçmişteki büyük islam yaşantısına hayran olmakla yetinmemeli. O yaşantıyı bugün de gerçekleştirmeyi görev bilmeli. Başkalarına resmen veya fiilen köle olmayı kendi müslümanlığıyla bağdaştırmayıp özgürlüğünü kazanmak için ölünceye dek savaşmayı islamlığın, müslümanlığın gereği bilmeli.
Müslümanlar için yeniden varoluşun ilanı. Bir diriliş ilanı. Kendine ve çağa meydan okuma. Dünya kavgasına, dünya için ve dünya adına değil, Allah için katılma.
Kavgaya, ebedi barış için katılma.
"Kendi adıma yaşayamayı bilemediğimi itiraf edebilirim... Kaçamadım. Kaçamazdım da. Zaten insan aslında kaçamayan bir hürdür. Öyle bir hür ki elindeki en büyük yetkikiz yetiyi; intiharı dahi gerçekleştirdiğinde kaçmış olmaz bir şeylerden.
Zaman,akılla ve mantıkla alay ediyor artık. Eskiden deli deyip dışladıklarımız, akıllıların kurduğu sistemin çöküşünde intikam almak yerine, insanlığa yardım eli uzatıyor. Meğer gerçek erdem delilikteymiş de haberimiz yokmuş.
Ama böyle cümleler kurmamalıyız artık. Kurtulmalıyız şu modası geçmiş, düşünen ve her şeyin üstesinden geleceğini zanneden ukala aklın mantıksal çıkarımlarından.