Milyonlarca mücadele vardır hayatta, bu milyonlarca mücadele milyarlarca yaşanmışlığa bezenir çoğu zaman. Bilinenin aksine yüzlerce renk vardır yaşamda ama görmek isteyene...Belki de her son gerçekten de bir başlangıçtır. Ya da bazı sonlar tek bir ipliğe bağlanır, bir daha tutunacak tek dal bile bulamasınlar diye...
Zweig eserinde, "İnsan her şeyini kaybettiğinde, elinde kalan son şey için umutsuzca savaşır." diyor. Aslında sonu bulma çabasına, ruhen ölü bir varlığın bedenen yaşamdan kopmasına bir vesile arayışıdır o son umut.
Amok koşucusu, inandığı şey uğruna sonuna kadar delice savaşan ve sonunda intihara sürüklenen bir mücadele.İnsanların yaşadığı yalnızlığın çarpıcı tasvirlerle anlatıldığı, tutkularının esareti altında hastalıklı bir hale dönüşen bir karakteri tüm yönleriyle irdeleyen, okuyucuyu içine çeken, tek solukta okunacak derin bir anlatım.Okudukça düşündüren düşündürdükçe "sevgisizlik" in insanı ne boyutlara getirdiğini hissettiren bir yapıt. Aslında temelde çıkış yolu bulamayan bir karakterin, tüm bunlardan kaçmak isterken sebebinin korku değil kaybedecek bir şeyinin olmamasını konu ediniyor.
Geçmişe, günümüze ve belki geleceğe baktığımızda bile insanın dinamik bir varlık olmasına rağmen, hüzünlere kapılma ve bunu kontrol edememe güdümünün stabil olması her dönemde bir desteğe ihtiyacı olduğunun en aşikar göstergesi...Hayat her saniyesini atlamadan yaşamaya değecek kadar güzel, bunu keşfedecek güç ise içimizde. Bir nevi sonunu kurgulayan yazara sitemim bu sözlerim...