Yemen, yaşanmış ve bundan sonra da bir daha yaşanmayacak bir destandır. Şarkıların dile getireceği, türkülerin ağıt yakacağı ama kalemlerin yazmaya cesaret edemeyeceği bir destan...
“Ey mukaddes Kudüs! Davut’un, Süleyman’ın mübarek yurdu, Halid’in fethettiği toprak, Ömer’in merhametiyle ayak bastığı yer! Sen bütün varlığınla ‘biz’sin ve ‘bizim’sin. Dökülmüş temiz sahabe kanıyla tüllenen bahçelerin alevler içinde yanarken, ben hâlâ neden senin koynunda değilim. Sen benim içimdesin, elhak doğrudur, ama ben neden senin içinde değilim. Artık bu ayrılık son bulsun, Ey Sevgili! Zira, hicran ateşinin sızısı derindedir. Bana şevk veren imanım da olmasa, ben ne yapacağım Ey Peygamberler Şehri!”