Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melike

Melike
@Overrthinker
Bazen yaşamaktan çok kitap karakteri olmak isterim. Hiç nefes almamış ama çok nefes aldırmış.
"Geceleri yatağa uzanır ama uyuyamazdım. Nefret edecek bir sürü şey gelirdi aklıma, ama sonunda yine kendimden nefret ederdim."
Reklam
"O günlerde annem bana sık sık, "Mutlu olduğun sürece fakir olmak utanılacak bir şey değildir," derdi. Beni teselli etmeye çalışıyordu. Bu kadar acı çekmemin nedeninin yoksulluk olduğunu düşünüyordu. Aslmda yüreğimde sadece babamın acısı vardı. Bir anlamda babam benim yüzümden ölmüştü."
"Beni dövmeyeceğini biliyordum, ama sözleri ölümden beterdi."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Kemerimle kendimi oracıkta asmak istedim. Düşünceler denizinde boğulmuş bir halde yürümeye çalıştım. Bir karaağacı geçtikten sonra fark ettim ki, çıkarmak için elimi kemerime bile atmamıştım. Gerçekten ölmek istemiyor, sadece kendimi cezalandırmak için bir yol arıyordum. "Boş ver, ölme!" dedim. Eve gitmekten başka çarem yoktu. Babam tarafından dayaktan öldürülmek, kendimi serseri bir it gibi ağaca asmaktan iyiydi."
"Tüm insanlar aynıdır: Kendileri bir başkasının cebinden alırken yüzleri aydınlanır, gülümserler, ama kaybetme sırası onlara geldiğinde yastaymış gibi ağlarlar."
Reklam
"Bir iki kere vurduktan sonra durur sanmıştım; ama normalde ancak öksürecek kadar gücü olan babam, beni dövmeye gelince bir anda kuvvetlendi."
"Ne tuhaf! O öldü ama hâlâ yaşıyor. Bense her gün yeniden ölmekteyim."
Sayfa 44 - DK YayınlarıKitabı yarım bıraktı
"İşin aslı, istisnasız herkes, bir an gelir, birini öldürebilir. Ama bunu bilmez çoğu kimse. Kabullenmek istemez. Ta ki beklenmedik bir hadiseyle gözleri dönene kadar. Ellerini asla kana bulamayacaklarından, kimsenin canını almayacaklarından ne kadar da emindirler. Oysa bir rastlantıya bakar her şey. Bazen sırf birinin kaşı gözü oynadı diye atar bir başkasının tepesinin tası. Pireyi deve yapar, buluttan nem kapar, yok yere kavgaya tutuşurlar. Doğrusu, yanlış zamanda yanlış mekânda olmak bile yeter, altın gibi kalbi olan, temiz, namuslu, nezih insanların içindeki cenabetin birdenbire ortaya çıkmasına. Herkes adam öldürebilir. Ama şu hayatta çok az kimse hiç tanımadığı birini soğukkanlılıkla öldürebilir . İşte orada devreye ben girerim.Vazifeyi ben ifa ederim."
Sayfa 42 - DK YayınlarıKitabı yarım bıraktı
"Zaten nadiren soru soran biriydim. Ne diye soracaktım ki? Benim bildiğim, bu dünyada hemen herkesin defterini dürmek istediği en az bir kişi vardı. Tutup da cinayet işlememeleri, asla bir cana kast edemeyecekleri anlamına gelmiyordu. Amel defterlerine bu zehir zıkkım günahı yazdırmamış olabilirlerdi, kabul.Ama bu demek değildi ki, gönüllerinden dahi geçirmiyorlardı böyle bir heva ve hevesi."
Sayfa 41 - DK YayınlarıKitabı yarım bıraktı
"Yirmibirinci yüzyıl , onüçüncü yüzyıldan o kadar farklı değil aslında. Her iki yüzyılın da kaydı şöyle düşülecek tarih kitaplarına: Eşi menendi görülmemiş dini ihtilaflar, kültürel çatışmalar, önyargılar ve yanlış anlamalar, her yere sirayet eden güvensizlik, belirsizlik, endişe ve şiddet; bir de öteki'nden duyulan şartlanmış tedirginlik. Karışık zamanlar. Böylesi zamanlarda, aşk latif bir kelime değil, başlıbaşına bir pusuladır. Çünkü aşk, hayatın asıl özü, esas gayesidir. Mevlâna'nın bizlere hatırlattığı üzere, gün gelir, herkesi, ondan köşe bucak kaçanları bile, hatta "romantik" kelimesini bir suçlama gibi kullananları dahi kıskıvrak yakalar aşk."
Sayfa 31 - DK YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
"İnsanın haklı gerekçelere dayandırdığı ve kendine sakladığı sürece belli ölçüde bencillik yapmaya hakkı vardır bence."
Sayfa 33 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Hürriyetsiz bir mahpusun umutları, sıradan hayat süren bir adamınkilerden bambaşkadır. Hür bir adam, tabidir ki, hayatının gidişindeki bir değişikliği, düşlerini gerçekleştirmeyi umut eder, ama o yaşarken, hareket ederken, günlük hayatın akışına kapılmışken düşünür bunları. Bir mahpus için iş öyle değildir. Burada da bir hayat-hapishane, sürgün hayatı- var diyelim; hangisi olursa olsun, ne kadar müddetle sürülmüş bulunursa bulunsun bütün sürgünler içgüdüyle, hayatının bu döneminin kesinlikle gelip geçici bir şey olduğuna inanır. Her sürgün burada evinde olmadığını her an hisseder, misafirliktedir sanki. Yirmi yılı iki yıl gibi görür ve elli yaşında hapishaneden çıkarken otuz beş yaşındaki gibi dinç olacağını sanır. "Daha önümüzde koca bir ömür var!" diye düşünür ve bütün can sıkıcı kaygıları inatla kovar."
Sayfa 119 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
682 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.