Gazi Mustafa Kemal Paşa, kendisini etrafına "sağlığında adını tarihe altın harflerle yazdıran kahraman!" Diye tanıtarak, bir müddet misafir ettikten sonra, büyükelçi olarak Afganistan'a gönderdi.... Afganlıların adeta kalplerini fethederek, iki Müslüman millet arasındaki yakınlığı bütün bütün arttırıp kuvvetlendirerek, bugünkü sarsılmaz hale getirdi. FAHREDDİN PAŞA İŞTE BUYDU. Askerlikteki başarısı kadar, kısaca bulunduğu politika hayatında da, gıpta edilecek bir muvaffakiyet göstermişti. Ama, şimdi bugünkü kuşaklara, bugünkü aydınlara sorun, kimdi bu adam?
Tarih derslerinde ezber ettiğimiz Afganistanla dostluk anlaşmasında Kabil Büyükelçisi olarak Fahreddin Paşa'nın Medine kahramanının bulunduğunu biliyor muyduk? Bu kıymetli şahsı nasıl da bize bahsetmemişler. O kadar üzüldüm ki. Ezberci anlamdan yoksun tarih eğitimi!
“Ben zaten kızdığımı nadiren belli ederim. Teessürümü de hiç göstermem. Herkes be keyfi yerinde, daima gülen biri sanır. İşte bunun için yazılarım çok dertlidir. Hayatımda gösteremediğim teessürümü yazılarımda gösteriyorum.”
Sen kendin nereye gideceğini ve nereden yola çıktığını bilmiyorsan, bunu kime sorabilirsin? Sana, burada yardım edecek kimse yoktur. Bir başınasın ve kendi göbeğini kendin kesmek zorundasın!
beklediğin hiçbir destek gelmeyecek ve bu zorlu yolu kendin tek başına yürümek zorundasın..içindeki kuvvet ve inançla 'olabilmek' için tek başına varolmaya alışmak zorundasın.
Kararımızı akıllıca vermek zorunda hissediyorsak kendimizi, aslında, seçeneklerimizin hiç de göründüğü gibi birden fazla olmadığı kabul edilmeliydi. Öyleyse ben bağımsızlığa mı yazgılıydım, boyun eğmeye mi?