Biz insanın hayvan yerine konulmasına, tüm canlıların tarifsiz acılar çekmesine ve doğanın tahrip edilerek tüm dengelerinin yok edilmesine, sadece bugünün değil, gelecek kuşakların da hayatının çalınmasına isyan ettiğimiz için sosyalistiz..
Bir medeniyet kendi tarihi sembollerini kaybettiğinde, onların yerine gelenlerle hiçbir şekilde tatmin olup mutlu olamaz.
Bu aslında tam bir boşalma halidir, toplum ve o medeniyet bu şekilde bir "hiç" olur."
[Komün] özünde, bir işçi sınıfı hükümeti, üretenlerin mülk edinen sınıfa karşı mücadelesinin sonucu, emeğin iktisadi kurtuluşunun gerçekleşmesini sağlayabilecek olan en sonunda keşfedilmiş siyasal biçimdi.”
Karl Max Işçi hayatını nesneye koyar; ama artık hayatı kendine değil, nesneye aittir. Dolayısıyla, bu etkinlik ne kadar fazla olursa, işçinin nesnelerden yoksunluğu da o kadar artar. Emeğinin ürünü, kendisi değildir. Onun için bu ürün ne kadar büyükse, kendisi o kadar küçüktür.
Cumhuriyetlerin, hatta en demokratiklerinde, hatta en özgürlerinde bile sermaye egemenliği sürdükçe, toprak özel mülkiyet olarak kaldıkça, devlet her zaman, onda-dokuzu kapitalistler ya da zenginlerden oluşan küçük bir azınlık tarafından yönetilmiştir.
Ne denli demokratik olursa olsun, hiçbir burjuva cumhuriyeti, çalışan halkın sermaye tarafından baskı altına alınmasının bir aracı, burjuva diktatörlüğünün, sermayenin siyasal yönetiminin bir aracı olma işlevini yapan bir makineden başka bir şey olmamıştır ve olamaz da.
Hukuki, felsefi ve dinsel düşüncelerimiz, belirli bir toplumdaki egemen iktisadi ilişkilerin daha yakın ya da daha uzak filizleri olduklarına göre, iktisadi ilişkilerin köklü bir şekilde değişmesi sonrasında bu düşünceler uzun vadede ayakta kalamaz. Ya doğaüstü vahye inanmak ya da hiçbir dinsel vaazın yıkılmakta olan bir topluma payanda olamayacağını kabul etmek zorundayız.
proletarya devrimi için savaşan kişinin sosyalist dünya görüşüdür. Sosyalist dünya görüşü siyaset adamına, işçiye içinde bulunduğu durumu doğru ve çok yönlü olarak görmek, anlamak ve belirtmek olanağı verir. Bunlar bir bütün halinde ele alınınca insanı güçlendirmektedir
Zaten insanlığın geleceğini de para, sömürü, yalan, baskı ve kötünün örgütlülüğü ile emeğin, gerçeğin, ileri olanın, iyinin örgütlülüğü arasındaki mücadele belirleyecek.
Yalnız unutmamak gerekir ki, bütün eğitim görmüş darkafalı burjuvaların ortak yanı olan materyalizme karşı genel peşin yargılar bir yana, en ileri gelen teorisyenler bile diyalektik konusunda karacahildirler.
Gerçekten de tarih boyunca içeride sorun yaşayan devletler ya dışarıda maceralara atılarak ya da dayanışmayı pekiştirmek amacıyla dış tehditler uydurarak sorunlarını çözmeye çalışmıştır.”