Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

〣 •Hêîяαη.°•✾°• 〣

〣 •Hêîяαη.°•✾°• 〣
@Rikkat_Ravza
⊰•кûllû мєη ‘αlєунâ ƒâη•.❁⊱ •Yalnızlığı isteyenlerin bir kısmı da nezaketi zayıflığın bir parçası, hoşgörüyü ödleklik olarak görenlerin kabalığından uzaklaşmak için ister.
Sabitlenmiş gönderi
•Şuan içerisinde bulunduğumuz duruma hitaben.
•Sevgili Dost, Şu günlerde, “İyi misin?" sorusunu herkes aynı şekilde cevaplıyor: "Bu ortamda ne kadar iyi olunabilirse o kadar iyiyim." İç karartıcı haberler birbiri üstü ne bir felaket kolajı gibi yapışıyor. Yapışıyor da çantasi ni çaldırmamak için trenle peron arasına sıkışıp parçalanan kadın, akşam yemeğini iştahla yememize mani olamıyor. Ormanlara atılan mazlum cesetler, izleyecegimiz bir futbol maçının keyfine gölge düşürmüyor. Sevdigimiz insanlara karşı yapılan büyük haksızlıklar karşısında bile, dudaklarımızdan ancak birkaç zayıf cümle dökülebiliyor. Üzüntü kalbe inemiyor, kalp buğzedemiyor.|
Sayfa 136
Reklam
❌ "Mutlaka yaparım"" demeyin ✅ "inşaallah" deyin ❌ "vaav" demeyin ✅ "Subhanallah" deyin ❌ "Mükemmel,şahane" demeyin ✅ "Maşaallah" deyin
Câbir (r.a.) şöyle anlatıyor, Efendimiz (s.a.s) ile birlikte iken buyurdu ki: "Allah katındaki değerinizi öğrenmek ister misiniz? O halde Allah'ın (emir ve yasaklarının) kendi hayatınızdaki değerine bakın. Kişi Allah'ı ne kadar tazim ederse (emirler ve yasakları konusunda ne kadar titiz davranırsa) O'nun katındaki değeri de o kadardır." (Kandehlevi)
Sayfa 103

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Boykot azaldı! Protesto azaldı! Yürüyüşler azaldı! Dualar azaldı! Herkes eskiye dönmeye başladı! Ama Gazze de zulüm devam ediyor…!” Gazze
KALBİN DEVÂSI Kalbin devâsı beştir: 1. Kur’ân’ı, ma‘nasını düşünerek okuyup duâ ve ibâdetleri huzur ve huşû içerisinde yapmak. 2. Az yiyip oruç tutarak, açlığa riâyet etmek. 3. Allâh’ı çok zikretmek. 4. Seher vaktinde Allâh’a tazarru ve niyâzda bulunmak. Gece ibâdet etmek. 5. Sâlih ve sâdıklarla berâber olmak. Bunlara riâyet eden kalb hastalığına dûçâr olmaz. Mü’min, kalb hastalarına bunları tavsiye etmeli ve mezmûm sıfatlardan kurtulmaya sa‘y etmelidir. Hadîs’te vârid olmuştur ki: Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini bil: 1. İhtiyârlamadan evvel gençliğin. 2. Hastalanmadan evvel sıhhâtin. 3. Meşgûliyetten evvel boş vaktin. 4. Fakr ü zarûrete düşmeden evvel elindekinin. 5. Ölmeden evvel hayâtın kıymetini bil. (Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.), Musâhebe, 4.c.)
Reklam
İnsan Mesafedir
Dışarda hiç tanımadığımız insalara gösterdiğimiz nezaketi en yakınlarımızdan sakınmamız çok kırıcı. Belki yüzünü bir daha hiç göremeyeceğimiz insanlara gösterdiğimiz mütebessim hâli kendi yuvamızdakilerden mahrum etmemiz de öyle. Hayatımızda çok da yer kaplamayan insanlara gösterdiğimiz rikkat ve letafeti, hayatımızın parçası olmuş insanlara gelince alalede tavırlara tebdil etmek hayatı iskalamanın diğer adı. Bu sebeple ısrarla savunuyorum ki "insan mesafedir" Aramızda ki sevgi ve saygı bağını ayakta tutacak kadar mesafe elzemdir. Bu duvar örmek değil,kalpten kalbe yol ve ruhların aşinalığı esrarınca samimiyet kelamsiz bile ulaşacak kadar geniş bir yelpazededir. Sadece ihtiyacımız olan şey 'fazla yakınlığın getirdiği uzaklığı' tatmamak için uygun konumu kendimize çizmek. #geçmişegelecebidebugunenot
Bir dua;
"Allah'ım! Geçmiş ve gelecek günahlarımı, gizlice ve açıktan yaptıklarımı, Senin benden daha iyi bildiklerini bağışla. Dilediği şeyi öne alan da erteleyen de Sensin. Senden başka hiçbir ilah yoktur." (Tirmizî, "Deavât", 32)
Ramazan-ı Şerifin orucu, nefsin tehzib-i ahlâkına ve serkeşane muamelelerinden vazgeçmesi cihetine baktığı noktasındaki çok hikmetlerinden birisi şudur ki: Nefs-i insaniye gafletle kendini unutuyor. Mahiyetindeki hadsiz aczi, nihayetsiz fakrı, gayet derecedeki kusurunu göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar zaîf ve zevale maruz ve musibetlere hedef bulunduğunu ve çabuk bozulur dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez. Âdeta polattan bir vücudu var gibi, lâyemutane kendini ebedî tahayyül eder gibi dünyaya saldırır. Şedid bir hırs ve tama' ile ve şiddetli alâka ve muhabbet ile dünyaya atılır. Her lezzetli ve menfaatli şeylere bağlanır. Hem kendini kemal-i şefkatle terbiye eden Hâlıkını unutur. Hem netice-i hayatını ve hayat-ı uhreviyesini düşünmez; ahlâk-ı seyyie içinde yuvarlanır. İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç; en gafillere ve mütemerridlere, za'fını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor. Açlık vasıtasıyla midesini düşünüyor. Midesindeki ihtiyacını anlar. Zaîf vücudu, ne derece çürük olduğunu hatırlıyor. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder. Nefsin firavunluğunu bırakıp, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlahiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevî eliyle rahmet kapısını çalmağa hazırlanır. Eğer gaflet kalbini bozmamış ise...
İşte Ramazan-ı Şerifte en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki: Kendisi mâlik değil, memluktür; hür değil, abddir. Emir olunmazsa en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.
Cenab-ı Hak hadsiz enva'-ı nimetini nev'-i beşere zemin yüzünde neşretmiş. Ona mukabil, o nimetlerin fiatı olarak, şükür istiyor. O nimetlerin zahirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz; hattâ müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki Mün'im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır. İşte ona teşekkür etmek; o nimetleri doğrudan doğruya ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur. İşte Ramazan-ı Şerif'teki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır.
Reklam
Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeair-i İslâmiyenin a'zamlarındandır. İşte Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri; hem Cenab-ı Hakk'ın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlahiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.
Ebû Hüreyre'nin (ra) Şahit Olduğu Hutbe
youtu.be/jug-MZjnsF8?si=... Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-’den nakledildiğine göre bir adam Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e: – Ey Allah’ın Resûlü! Falan kadının nâfile olarak çok namaz kıldığından, çok sadaka verdiğinden, çok oruç tuttuğundan, ancak diliyle komşusuna eziyet ettiğinden söz ediliyor, (ne buyurursunuz) dedi. Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-: “– O cehennemde olacaktır” buyurdu. Adam tekrar dedi ki: – Ey Allah’ın Resûlü! Bir kadının da nâfile olarak az oruç tuttuğundan, az namaz kıldığından, az sadaka verdiğinden, sadece yağsız peynir (keş) gibi şeylerden tasadduk ettiğinden, ancak diliyle komşusunu rahatsız etmediğinden söz ediliyor (bunun hakkında ne dersiniz?) Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-: “– O da cennette olacaktır” buyurdu.
Elimizden hiçbir şey gelmiyor demek yerine Allah'ın emri olur diyerek duaya sarılalım. İki cihanda da hesabını veremeyeceğimiz bu çetin imtihanın sualini verebilmeye yüzümüz olsun. Allah merhamet eyleye Ümmeti Muhammed'e #StopGenocideShifaHospital
boykot.co - Boykotlu ürünleri kanıtlarıyla birlikte öğrenebileceğiniz sorgulama sitesi. Elimden birşey gelmiyor demeyin! boykot.co sitesini elden ele yayarak boykota destek olabilirsiniz.
Çok güzel değil mi ya?
"Hoca, Uhud dağına uzun uzun bakıp sormuş; -Okçular tepesini terk eden sahabeler kimlerdi? Cevap yok.. Tekrar etmiş..
3.605 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.