Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rukiye ince

Rukiye ince
@Rukiyeeincee
Dünkü kendimi biraz olsun geçebilmek.
50 okur puanı
Şubat 2019 tarihinde katıldı
Dünyanın sunduğu tek güzellik sadece bir romanın sayfaları arasında yaşardı.
Reklam
Hayatı boyunca böyle olmuştu; insanlar onu terk etmişlerdi ve buna dayanabilmenin tek yolu bunu gururla taşımaktı.
Tek bir kişinin sırf geçmişte ona danıştık diye kriz anında davranışlarımızı yönlendirebileceğini ve bunca önem taşıyabileceğini düşünmek garip.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanlar hiçbir zaman kendilerine anlatılanlardan bir şey öğrenmezler. Kendi çabalarıyla öğrenirler yalnızca.
Reklam
Birinin çuvallamasını mı istiyorsunuz? Ona mükemmelliyetçilik aşılayın. ‘iyi’ nin karşıtı ‘kötü’ değil,’mükemmel’dir.
En büyük acılar genellikle insanın kendine çektirdiği acılardır . Kişi benliğindeki işkencenceciden hiçbir yerde kurtulamaz.
İnsanın yaşamının merkezine koyacakları arasında Tanrı bana iyi bir seçenek gibi geliyor; var olmayan insanlar hakkında hikâyeler uydurmaktan, benden nefret eden kişilere âşık olmaktan iyidir. Durum bu şekilde. Yine de bir şeyi sevebilmek hiçbir şeyi sevmemekten, birini sevebilmek hiç kimseyi sevmemekten iyidir; işte buradayım, bu dünyada yaşıyorum ve bir anlığına bile keşke yaşamasaydım demiyorum. Bu da bir armağan, bir lütuf değil mi, çok önemli bir şey sayılmaz mı?
Hayatımın bir televizyon şovu olduğunu birden hatırlamış gibiydim; şovun yapılabilmesi için her gün insanlar ölüyor, çocuk, kadın demeden en feci şekilde kıymaya çevriliyordu, sırf ben tek kullanımlık plastik ambalaj katmanlarına sarılmış çeşitli öğle yemeği opsiyonlarından birini seçebileyim diye. Bu yüzden ölüyorlardı, büyük deneyde dedikleri buydu.Kusacağım sandım.Tabi uzun süremez böyle bir his.Günün, hatta belki haftanın geri kalanında keyfi olmayabilir de,ne olmuş yani? Sonunda parasını verip yine öğle yemeği alacağım.Endişeleniyorsan hemen seni rahatlatayım, aldım da.
Bugün, öğlen yiyebileceğim bir şeyler almak için markete girdim ve bir anda çok garip bir duyguya kapıldım, sahip olduğum bu hayatın ne kadar olasılık dışı olduğunu fark ediverdim birden. İnsanlığın geri kalanına gitti aklım; çoğu sana bana kıyasla sefalet içinde yaşayan, benzer bir marketi ne görmüş ne de içine girmiş insanları düşündüm. Verdikleri onca emeğin meyvesi de bu işte, bu! Bizim gibi insanlara layık görülen bu yaşam biçimi! Plastik şişelerde satılan marka marka gazlı içecekler, paketlenmiş yiyecek menüleri, ambalajlı şekerlemeler ve taze pişirilmiş tatlılar; bu kadar işte, dünyada verilen tüm emeğin, harcanan tüm fosil yakıtların, kahve çiftlikleride ve şeker tarlalarında dökülen tüm alınterinin meyvesi bu! Bu gıda marketi! Düşünürken başım döndü. Hakikaten midem kalktı.
Reklam
Ama severek yapacağım bir şey olsa para vermezler, değil mi? Çalışmak böyle bir şey, sevilecek bir tarafı olsa bedavaya yaparsın zaten.
Bir zaman sonra, herhangi bir yere duyula- cak hayranlığın ne denli lüzumsuz olduğunu fark ediyor insan.Dışarıda da insanın başına gelen çok farklı değil aslında. İlk günlerde ilginç ve hatta şaşkınlık verici gelen her şey, bir süre sonra olağanlaşıyor, monotonlaşıyor ve bir başka sıkıcılığın parçası hâline getiriyor sizi. Hint kökenli bakkal, bakkal işte. Kasiyer de kasiyer.
Biraz Genelleme olacak tabi ama bizim kültürde birini delirtmek istiyorsanız, ona ‘ koltuk’ vermelisiniz. En akıllı başında bildiğiniz insan bir süre sonra saçmalamaya başlar.
1994 yılı ve 1995'in ilk yarısı. Türkiye'nin zor yıllarıydı; hem siyasi hem ekonomik açılardan. Gerçi, Türkiye'nin zor olmayan bir yılı oldu mu, hatırlamıyorum! O yıllarda da kriz vardı, döviz yükseliyordu; henüz doğru dürüst konuşulamayan Kürt sorunu, yine gündemdeydi.
Şimdi çok garip gelebilir tabi bu satırları okuyan genç insanlara ancak o günlerde yurtdışına gitmeka az buz bir iş değidi. Benim dünyamdaki pekçok insanın ömrü boyunca hayal dahi edemediği bir seçenekti. Gerçi bugün de Türkiye yurttaşı fazla gitmiyor yurtdışına.
222 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.