"Aslında bizim kaderimiz biz dünyaya gelmeden yazılmaya başlıyor. Bizi kucağına almaya hazırlanan ya da hazırlanmayan, bizi dört gözle bekleyen yada beklemeyen evlerde açıyoruz gözlerimizi. O evde büyüyor, şekilleniyor ve bize doğru diye tanıtılan şeylere inanıyoruz. Sonradan bir türlü değiştiremediğimiz, kaderimize yön veren katı çocukluk inançlarımız, yine o evlerde kazınıyor zihinlerimize. Duygularımız ise doğduğumuz evlerde şekilleniyor, güçleniyor ve yaralanıyor. Bizi diktatör, lider, kahraman yapanda kaşif, mucit, dünyaca ünlü edebiyatçı, besteci, ressam yapan; bir cani, bir katile dönüştürende; ezilen reddedilen, sevilmeyen, dışlanan, ayaklar altında çiğnenen ya da merhametli, şefkatli yapanda işte bu yaralar. Duygularımız Öyle sarsıldım ki, tüm hayatımı gözden geçirdim, insanları anlamak için uğraştım, düşündüm, sorguladım, kendimi tanımaya çalıştım. Müthişti. Şu hayatta öğrendiğim ve anladığım birşey varsa oda bu. "Sevme ve sevilmeye inanmak." Çok hak veriyorum. herşeyin yalnızca "sevmek" le çözülebileceğine inanıyorum. Ama bu çağda bunu becerebilen pek az insan var, o nedenle de çokça şiddet, anlayışsızlık, kötülük var..