Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Salihan Karagoz

Hayatın beni deli eden yönü, hiç mantıklı olmaması. Planlar yapıyoruz. Kontrol etmeye çalışıyoruz ama her şey tesadüfi.
Reklam
Bir boşluktur ızdırap. Acı çeken insanın mekânı havasız bir alan, boğucu ölü bir ortamdır. Izdırap üst üste dizilmiş kiralık evler gibidir, tavuk çiftliklerindeki kafesler gibi, kendi b.knun üzerine oturur kendi pisliğinde uyursun. Izdırap dönüşü olmayan, durulması imkânsız bir yoldur. Arkadakiler iteklerler yol boyunca, öndekiler ayağını kaydırır. Deli gibi bir hızla ilerlersin günlerin içi çoktan boşaltılmış olsa da. Bir başladığında o kadar hızla gerçekleşir ki her şey, gerçek dünyanın seni yavaşlatmak için bir dingili , tutunacağın hiçbir şey yoktur. Izdırap hayatta sana destek olan şeyleri çekip alır elinden, serbest düşüşe bırakır seni. Cehennem ne ise senin için, ızdırabın içinde milyonlarcasını bulursun. Burası herkesin kabuslarının gerçekleştiği yerdir.
Sayfa 157Kitabı okudu
Zihnim beni kıvrılarak yükselip hiçbir yere açılmayan kapılara çıkan basamaklara getirmişti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Geçmişin ıslah edilip edilemeyeceğini -"uzlaşma" sağlanıp sağlanmayacağını- merak ediyordum; eski savaşlar, eski düşmanlar, avcıyla yaban domuzu iyi kötü bir barış yapmayı becerebilir miydi? ... Jung, bir çatışmanın yükseldiği seviyede asla çözülemeyeceğini ileri sürer -o seviyede sadece bir kazananla bir kaybeden bulunur, bir uzlaşma değil. Çatışmanın daha yukarısına çıkılmalıdır.- fırtınayı daha yüksek bir yerden seyretmek gibi.
Sayfa 137Kitabı okudu
Hayatı güzelleme
Haydi olanca gücümüzü ve tatlılığımızı Yuvarlayıp bir top yapalım; Ve zevklerimizi çetin bir mücadeleyle Yaşamın demir parmaklıklarının arasından içeriye sokalım. Böylece, kıpırdamadan durmasını sağlayamasak bile güneşi Koşmaya zorlayabiliriz. (Andrew Marvell)
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Çoğu insan gibi, geriye bakınca, aile evimiz zamanda donmuş gibi, daha doğrusu zamanı aşmış gibi, çünkü öyle duru, öyle açık seçik ki, üstelik hiç değişmiyor; ona artık yalnızca zihindeki bir kapıyı açarak girilebiliyor.
Yuva
Romen filozof Mircea Eliade yuva denen şeyden söz eder -hem ontolojik hem de coğrafi yuvadan- ve güzelim bir tabirle ona “gerçekliğin yüreği” der. Yuvanın, iki çizginin kesiştiği nokta olduğunu söyler: dikey ve yatay. Dikey düzlemin bir ucunda gökyüzü ya da üst dünya, öteki ucunda ölüler alemi bulunur. Yatay düzlem bu dünyadaki gidiş-geliş, sürüp giden trafiktir, kendimizin ve kaynaşıp duran diğerlerinin trafiği.
Geçmişin kırılgan hayaletleri. Bellek ister dalgalı olsun ister sakin, su yüzeyine benzemez. Katman katmandır bellek.
Sayfa 133Kitabı okudu
Keşke...
Keşke uyuyup uyanabilseydim ve hayatımdaki her şeyi farklı bulabilseydim.
Nostalji: hoş anıları anımsama + hüzün
Nostaljinin bir yarısı hoştu, çünkü geçmişte gerçekten güzel bir şeyler olduğu anlamına geliyordu ama diğer yarısı tatsızdı, çünkü geçmişte olan o güzel şeyler artık yoktu.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Hayal kırıklığı memnuniyetin zıddı değildi. Hayal kırıklığı yanılsamanın zıddıydı.
Sayfa 141Kitabı okudu
yapboz
Aklına nesilleri tükenmeden önce insanların oynadığı aptalca bir oyun geldi: Bir resim alıp bunu bir sürü renkli parçalara ayırıyorlar, sonra parçaları iç içe geçirerek resmi tekrar bir araya getirerek eğleniyorlardı. Saçma, anlamsız, gereksiz yere zaman harcatan bir uğraştı. Yapboz böyle diyorlardı. Yaptığı şey işte buydu, yavaş yavaş yapbozun parçalarını bir araya getiriyordu. Yalnız, bu bir oyun değildi ve eğlenceli de değildi. Her şeyden öte anlamsız değildi.
Yakında gerçek olacak...
İnsanlar androidleri yalnızca iş için değil, oyalanmak ve eğlenmek için de kullanır oldular. İnsanlar, öteki insanlardan ne kadar uzaklaşırlarsa kendilerini o kadar yalnız hissediyorlardı ve kendilerini daha çok yalnız hissettikçe androidleri de o kadar arıyorlardı. Onlara isimleriyle, şefkatle hitap ettiler, onları sevmeye başladılar; karşılık gördüklerine kendilerini inandırarak onlara hediyeler verdiler, iyilik yaptılar, gerçek sevgiyi basit davranışsal modellerle karıştırdılar.
"Nasıl biriydi baban?" Yola bakıyor ve yüzünde ufak bir gülümseme olduğunu görebiliyorum. "Taze ekmek kokardı." diyor ve başka hiçbir şey söylemeden yürümeye devam ediyor.
Sayfa 225Kitabı okudu
Kuyu kuruyuncaya kadar suyun değerini bilmeyiz.
Sayfa 181Kitabı okudu
83 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.