Ben... ben sadece bir şeyi anlamıyorum, nasıl... nasıl bir insan bunu yapabiliyor, o anlarda nasıl onunla birlikte ölmeden durabiliyor... nasıl oluyor da ertesi sabah bir uykudan uyanabiliyor ve dişerini fırçalayabiliyor ve bir kravat takabiliyor... o nefes, uğruna çabaladığım, mücadele ettiğim, ruhumun bütün güçleriyle tutmak istediği o ilk insan... elimden kayıp giderken... bilmediğim bir yere doğru, dakika dakika, giderek daha büyük bir hızla kayıp giderken ve hummaya tutulmuş beynimde, o, o biricik insanı nasıl sımsıkı tutabileceğime dair hiçbir bilgi yokken... benim hissettiklerimi yaşadıktan sonra, nasıl oluyor da yaşamaya devam edebiliyor...
Erkekler meseleye böyle bakabilir; onlar ki, her şeye hakları vardır ve bir şeyi gizlemeleri için kendi içsel nedenlerinden başka bir gerekçe söz konusu değildir. Fakat bizim için durum çok farklı. Bunu bizde hissediyoruz belki, -sizlerden çok daha hassas ve ürkek biçimde de olsa-; fakat biz kadınlar, gizliliğe ihtiyacımız olduğuna inandığımız için korkaklığın üstümüze düşen hayalini de hissediyoruz. Böyle bir gizliliğin nedeni hassasiyet değil, diğer insanlara karşı duyulan korkuymuş gibi görünüyor; böylece, açık davranmamız halinde tüm hayat görüşleriyle bizi lanetleyecek olan insanların bizi sayması ve onurlandırması durumunda da aşağılanmış oluyoruz.
Aşkın hem hayatının koruyucu meleği hem de melekleri kaçıracak güçteki şeytanı ve baştan çıkarıcısı olduğu duygusunu taşıması bundandı. Irmgard aşktan Fenya'nın beklediği "huzur"u beklemiyordu.
İki insan muhtemelen birbirlerini sevdiklerinden dolayı her zaman için birlikte olmak ister, fakat sadece aşık olmak gibi kişisel nedenlerle değil, çözülmez bir şekilde bağlanış ancak ortak bir görev temelinde, adeta daha yüce üçüncü bir makamın hizmetine girdiklerinde gerçekleşir. Yoksa bütün bu çözülmez bağların bir anlamı yoktur. Burada istedikleri sadece kişisel olanın, sırf duygulara ilişkin olanın ötesine geçmektir -buna ister Tanrı deyin, ister ailenin kutsallığı veya evlilik bağının sonsuzluğu- hepsi aynı şey.
Okumak bizim için ne çilecilik ne de hayatını çalışma masası başında geçirmek anlamına geliyor. Ayrıca böyle bir şey olası mıdır? Biz eğitim sayesinde özgürlüğümüz için, haklarımız için mücadelenin içine, yaşamın içine daha yeni giriyoruz.