Her şeyin fani, vefasız oluşu, olayların üzerimizdeki izleri olan hatıraların da zamanla silinmesi, unutmak denilen o müthiş hem de kurtarıcı musibet, daha yaşarken hayat yolunda adım adım öldüğümüzü göstermiyor mu?
“Sen kafirsin, o kafir, bu kafir, şu da kafir, şu caddedekiler komple kafir, bu otobüstekiler de kısmen kafir olabilir kanaatindeyim...”
Kardeşim; cehenneme gideceklerin listesini yapman için gönderilmedi bu din sana! İnsanlara cehennemden rezervasyon yapman içinde gönerilmedi! İnsanların selameti için gönderildi bu din! Müslümanın, insanları cehenneme yollamak gibi bir niyeti olur mu hiç? İnsanları cehenneme doldurmak ancak şeytanın işi değil midir? Bir müslümanın hedefi, insanlara mübarek dinimizi anlatıp, onları cehennemden kurtarmaya çabalamak değil midir? Kendini ve tüm insanlığı selamete çıkarmak değil midir? İslam selamet değil midir? Efendimiz aleyhisselam, insanları cehenneme doldurmak için mi, yoksa cennete sevk edebilmek için mi mücadele etti?...
KS: Sizin bir güzel bakışınız, o an dertli kederli bir insanın sıkıntısını üzerinden alır. O tebessüme tebessümle mukabele ederek onun bir darlığını, kabz halini üzerinden kaldırabilirsiniz. Hiç ummadığınız yerden size mükafatlar gelir. Beşuş olalım.
KS: Zaman hepimiz için bir emanet. Her yaş, her an...
SÖ: Hem imtihan Hem imkan. Hayat iki veçheli; onun şükrünün ve mesuliyetinin farkında olmamız lazım.