İkimiz de öleceğiz Bedir”
“Herkes ölecek Rojin”
“Beni anlamıyorsun” dedi iç çekerek. “Biz erken öleceğiz. Önce ben sonra sen. Güzel olacak ölümümüz.”
“Ölüm ve güzellik?”
“Her hayatın yaşatacağı birtakım evreler vardır” dedi. “Hani yaşarken insana coşku veren, monotonluğu değiştiren şeyler. Bunları yaşadıktan sonrası hep tekrar. En yakınımın ölüm acısını tattım, kızımla doğum sancısını yaşadım, anne oldum, yavrumu koklayıp kucakladım, sevişmenin hazzını yaşadım seninle. Kalmadı yani yaşanacak yeni bir şey.” Biraz bekledikten ve benden ses çıkmadıktan sonra, “Anliyorsun değil mi? Güzel ölmek, tekrardan önce ölmektir" dedi.
Hergün uyanip seçim yapariz. Iyi seçim yaparsak günümüz mutlu gecer. Uyanıp yataktan kalkmak demek yaşamayi sürdürmek demek; kalkmamak ölümü seçmek demektir. Hayatimizi kendimiz seçeriz.
Aramızdaki yakınlığın zihinsel, tuhaf bir yanı vardı. Insanın kafasından geçenleri onun hiç yanılmaksızın okuduğunu ta başlangıçta anlamıştım. Ikimiz ayni anda aynı şeyleri düşünüyorduk.
Bir keresinde benim kafamdan geçen şu düşünce meğer onun da kafasındaymış. Bu yakınlık daha öteye geçmemeliydi...
Eksiklikler, insanın hayal kurmasına neden oluyor. Sonra o hayal tekrarlana tekrarlana o kişi için bir gerçeğe dönüşüyor. Hatta bazen esas gerçekleri ortadan kaldıracak şekilde tek gerçek halini alıyor...
Aşk, en çok hayal gücüne ihtiyaç duyar, biliyor musun? Her birimiz, olanca hayal gücüyle, bütün gücüyle öbürünü yaratmalı ve gerçekliğe ufacık da olsa yer bırakmamalıyız; işte o zaman, o iki hayal gücü karşılaştığında... Dünyanın en güzel şeyi olur.
Yolculuğumuzun dördüncü gecesi. Her yanımızı yine o devinimsizlik duygusu kaplıyor. Gece çevremizde kımıldıyor. Devinen biz değiliz dünya. Bu gerçek dışına itilmişlik duygusunu ben değil, kendi dışımda gelişen olaylar yaratıyor. Yolculuğun hazırladığı olaylar.