Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Sena
Sena
@Sena_Oral
Selçuk Üniversitesi
Konya
30 Ağustos
272 okur puanı
Ağustos 2017 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Tut ki ben beyaz peynirim ben zeytinim
Al
Ekmeğine katık et beni
Ben bu kitabı ekmeğine katık ederim arkadaşlar. Aslında inceleme tam olarak nasıl yapılıyor bilmiyorum ama hislerim daha tazeyken bir şeyler yazmak istedim.
Kitapta her şey çok güzel. Akıcı, anlaşılır ve en güzeli duyguyu insana çok güzel hissettiriyor. Bir bölüm şiirler, bir bölüm mektuplar var kitapta. Hepsi o kadar güzeller ki buraya direk bir mektubu atmak istediğim bile oldu. Kitabı okuduğum süre boyunca ne kadar güzel düşünmüş ne kadar güzel hisler bunlar demekten kendimi alamadım. Düşüncelerini bu kadar güzel anlatabilmesi beni büyüledi. Bu kitaptan önce adını bile bilmiyordum Ümit Yaşar Oğuzcan'ın aslında şimdide adından başka bir şey bilmiyorum fakat kendisini o kadar sevdim ki keşke konuşma şansım olsa kendisiyle diyorum keşke ona sarılabilsem diyorum. Beni hüzne boğdu bu kitap hislerimi kabarttı bende böyle şeyler hissetsem keşke dedim. Bu kitap bana o kadar çok şey dedirtti ki ama ne yazıkki ben Ümit Yaşar Oğuzcan gibi anlatamam. Biliyorum bu pek inceleme gibi olmadı ama napalım bidahaki sefer daha iyisini yazarım.
Kitabı okuyalı uzun bir süre olmasına rağmen inceleme yazmayı nedense şimdi istedim.
Kitap aşık olduğu kadınla tam evlenicekken kendisine oynanılan kötü oyunlar yüzünden hapse atılan Edmond Dantes'in intikamını anlatıyor. Edmond zekasını kullanarak adeta kendisine yeni bir hayat kuruyor ve düşmanları anlamadan onları harika bir şekilde bu dünyanın içine çekiyor. Düşmanları anladığında ise iş işten çoktan geçmiş oluyor.
Kitabı fazla anlatmaya gerek görmüyorum çünkü birincisi nasıl anlatacağımı tam olarak bilemiyor oluşumdan, ikincisi zaten Edmond un dünyasına bir kez girdiğinizde çıkamayacağınızı bildiğimden.
Kendisi okuduğum ilk manga. Birkaç arkadaşımın önerisi ile ve birazda merak ettiğim için okudum. İlkim olduğu için fazla bir şey diyemeyeceğim aslında ama yinede kitap hakında düşündüklerimi söylemek istedim.
Hızlıca okunulabilen gayet basit bir kitap. Olaylar çok hızlı olup bitiyor ve bazı şeyler gizemini hiç korumadan hemen anlaşılıyor bu beni biraz rahatsız etti. Konu olarak çok farklı okurken sanki aynı şeyleri kitap bitince bende hissedicekmişim gibi geldi bu yüzdende biraz rahatsız oldum. Korku türünde olmasına rağmende pek korkmadım ama çizimler çok güzel ve etkileyici.
Okur Takip Önerileri
Babasının görevi nedeniyle Şam a giden ve orada aşık olup evlenen bir kızın hayatını anlatan bir kitap.
Aslında sürekli benzerleri olan ama çoğunluğun haberi bile olmadığı hayatları başına gelen birinin ağzından okuyoruz. Gerçekten sinir bozucu ve üzücü bu olayları kabul etmek ve gerçek olduğuna inanmak istemiyoruz. Okurken gerçekten çok kötü ve sinirliydim bu yüzden de kitabı bir an önce bitirip bu iç bunaltıcı havadan kurtulmak istedim.
Kendisini terk eden eşini kendisine geri döndürebilmek için çabalayan bir aşığın hikayesi. Ayrıca kitapta hergün ekranlardan gördüğümüz ünlü insanların hayatlarının iç yüzüne değinilmiş. Ünlü bir kişi olmanın hem ne kadar kolay hem de ne kadar zor olduğunu anlatmaya çalışmış bize. Ünlü olmayı başardıktan sonra hayatlarının nasılda hiç düşündügümüz gibi olmadığını herkesin hayatında zorluklar olduğunu anlıyoruz.
Anlatılan bir olay sırasında yazarın başka detaylara girip konuyu uzatması da beni biraz sıktı ama genel olarak konusu ve birbirini takip eden olaylar da ilgi çekiciydi.
Başta güzel bir aşk hikayesine şahit olacağımızı sanıyoruz fakat ilerledikçe olay akışı değişiyor ve tahmin etmeyeceğimiz olaylar oluyor. Bu da bizi sonunun nasıl olacağı konusunda daha da meraklandırıyor.
Hayatımızın bizi istemeden nasılda herkesleştirdiğini vurguluyor.
Ölümün ağzından okuduğumuz bu kitap II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya'sında üvey ailesiyle yaşayan küçük bir kızın yaşadıklarını anlatıyor. Kızımız tam bir çocuk ama yaşadığı dönem nedeniyle tabiki bir çok zorlukla karşılaşıyor. Zar zor geçiniyorlar ama onu gerçekten seven bir üvey babası var. Bir süre sonra aileye yeni bir kişi katılıyor ve bundan sonra aileyi daha zor şeyler bekliyor.
Görünürde çok basit ve durağan bir kitaba benziyor ancak sizi içine çektiği anda o döneme gidiyorsunuz ve Liesel'in acılarına ortak oluyorsunuz. Kitabı okurken dönem hakkında bilgi sahibi de oluyorsunuz. Yaşanmış olayları yorumlamak bence en zoru her ne kadar kitap gerçek bir olaydan kurgulanmış olmasa da buna benzer bir çok şey yaşandığını biliyoruz. İnsanın kalbini kırık bırakan güzel bir kitap, okumayı düşünenlere tavsiye ederim.
Güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum fakat bazı olayların üzerinde gerektiği kadar durulmamış gibi geldi bunuda yazarın ilk kitabı olmasına bağlıyorum.
Baş kahramanın bir hastalığı var onunla mücadelesini anlatıyor. Hayatımızın nasılda birden değişebileceğini hiçbir şeyin aynı kalmadığını ve bizi seven insanların bizimde sevdiğimiz insanları nasılda istemeden üzdüğümüzü anlatıyor.
Ruhen zor zamanlardan geçen iki genç tanışıp hayatlarını daha yaşanabilir bir hale getiriyorlar. Çok güzel ve samimi bir ilişki oluşuyor. Ama birisi bipolar raharsızlığa sahip ve her ne kadar iyi gibi görünse de problemini tamamiyle aşamıyor. Her şey düzelmiş gibi gözüktü bir zamanda aniden yaşanan olay şok etkisi yaratıyor ve o an elinizde kitapla dona kalıyorsunuz.
Basit bir gençlik romanı gibi gözüksede anlatılan ve yaşanılan olay gerçekten önemli. Kitap sayesinde bu konu hakkında bilgi sahibi de oluyoruz. Kitap aynı anda hem mutluluğu hem üzgünlüğü bizlere hissettirmekte. Kitabı beğendim ama yazar sanki sonlara doğru e hadi bit artık demişte hızlı yazmaya başlamış öyle bitirmiş gibi bi son hissettim ben. Bunun dışında kitapta her şey güzeldi.
