Gerçekler acıdır; acılar ise gerçek.
Biz erkekler daima gevezeyizdir, hatta
Durduk yere yeminler antlar içebiliriz
Hislerimiz gizlidir, şamatamız aşikar;
Misal, aşıkken bile pek samimi değiliz
Düelloda, savaşta ve mezardaki kadar.
İşte aynı böyle insanlar da her ne zaman kötü anılara dalıp gitseler bu durumdan bir daha kurtulamıyorlar ya da kurtulmak istemiyorlar. Aslında insanların tıpkı şu resimlerdeki renklerin ön plana çıkartılması gibi ruhlarındaki güzel anıları ön plana çıkartıp kötü anıları ve can sıkıcı olanları geri olana atması gerekir. Bu şeyleri tamamen yok etmek imkansızdır. "Evrenin harmonisi birbirine zıt şeylerin gerilmesidir, tıpkı bir yay ve lyra gibi." İnsanlar arasında bu zıtlığın ve uyumun görülmediği saf kalmış hiçbir şey yoktur. Tıpkı müzikteki minör ve majör notları ya da dildeki sesli ve sessiz harfleri harmanlayıp uyumlu şekilde kullanan müzisyenler ve edipler, insanlar da zıtlıkları uyum içinde kullanabilmelidir. Euripides'in dediği gibi:
İyi ve kötü ayrı ayrı bulunmasın,
Birbiriyle harmanlanıp güzel olanı mümkün kılsın.
Yani, dünyadaki her iş her uğraş herkes için ideal değildir. Bu yüzden insanlar şu Pythia yazıtında yazanları kulağına küpe etmeli ve 'kendini bilmeli'. Kendi fıtratına ve mizacına uygun olan işlere yönelip ruhuna uygun düşmeyen işler için doğasını zorla bambaşka bir akışa sürüklememeli.
Sorun, kafada çözüme kavuşturulamadığında her yerdeydi, İngiltere Kraliçesi'nin armasını taşıyan ayakkabı tokası karşısında duyduğu iğrenmeye benzer histe, babasının şiirsizlikle gelen yabancılaşmasında, annesinin utancında ve hayal kırıklığında, kendinin tanımakta yetersiz kaldığı acıma duygularındaydı.
Ve fakat gelecekte, günlerden bir gün mutmain olacağımıza iman ederiz, işte bu inanç kendimize söylediğimiz bir yalandır. Üstüne biraz tefekkür edildiğinde bu inancın yanlışlığı ortaya çıkar. Yahut hastalığın, sefaletin, mutsuzluğun ıstıraplarını çekerken, bu acıların duracağı gün insanın tatmin olacağına inanılır. Tekraren söylemeliyiz ki bu da hatalı bir ifadedir. İnsanoğlu ıstırabının ve acılarının kesildiği gün, yenilerini aramaya koyulur.
Bir yıldızın uzaklardaki parıltısı, denizdeki dalgaların çıkardığı ses, tan ağırırken ortaya çıkan sessizlik kaç kez insanların dikkatini çeker?
...
Dünyanın güzelliklerine dair kayıtsızlığın sonunda varacağımız yer sıradan bir hayattır.
Ağır fiziksel çalışma koşulları, evin ve çocukların bakımı, komşularla ufak kavgalar, filmler, futbol, bira ve hepsinin ötesinde kumar zihinlerinin ufkunu tamamen dolduruyordu. Onları kontrol altında tutmak zor değildi.