Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eylül

Eylül
@Sevgi_yuma
Öğrenci
Lise son
23 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Sonra, Pip...buna çok ciddi kulak vermeni özellikle dilerim, iki gözüm... zavallı anacığımı düşünür dururum hep; ömrünce çalışıp didinmiş, saçını süpürge etmiş, genede hiç rahata ermemiş, gün görmemiş bir kadın...hiç gitmez anamın çektiği çileler gözümün önünden. Bu yüzden kadına acı çektireceğim diye öylesine ödüm kopar ki Pip, bir yanlışlık yapıp onu inciteceğime, başka yanlışlık yapıp kendim incineyim, bin kat iyidir.
Reklam
Yetişkinler yalnızdır. Birbirimizi sevsek bile herkesin yanında bunu belli etmemeye çalışırız. Bu kadar temkin neden? Cevabı basit: Çünkü insanlar sık sık ihanete uğrar ve herkesin arasında rezil olur. Gençlerin yetişkinliğe geçerken ilk öğrendikleri, kimseye güvenmemeleri gerektiğidir. Yetişkinler ihanete uğramış ergenlerdir.
-... Ben dün akşam mühim bir karar verdim. - Neye? - Yaşamaya.
Sayfa 377Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor, neyi seversem ölüyor. İşte üç sene evvel bir sonbahar akşamıyla beraber ölen genç kızlık rüyalarım, kendi küçüklerim, sonra Munise, onun arkasından belki kalbimin öksüzlüğünü avuturlar diye ümit ettiğim talebelerim. Yavrularını tehlikede gören bir ana kuş hırçınlığıyla üstüne titrediğim bu şeyler, sonbahar yaprakları gibi birer birer sararıyor, dökülüyor. Daha yirmi üç yaşıma girmedim; yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu.
Sayfa 376Kitabı okudu
Artık hayatla barıştım. Her şeyi tekrar seviyorum. Kâmran, bir akşamüstü, kalbime gömdüğüm o zavallı miniminileri öldüren sen olduğun halde bu gece, senden bile eskisi kadar nefret etmiyorum.
Sayfa 206Kitabı okudu
Reklam
Hayatla olan işimizin bittiğini inanmak, asla güvenilir bir şey değildir. Bu dünyadaki hikayemizin sona erdiğini düşünürken kaderin bir cilvesiyle hikayenin bir sayfası daha çevrilir ve önümüzde yepyeni bir bölüm başlayıverir.
Sayfa 149Kitabı okudu
Öyleyse kafanızın dışındaki dünya gerçekte nasıl bir yerdir? Burada renk olmadığı gibi, ses de yoktur: Havanın sıkışması ve genleşmesi,kulaklar tarafından algılanıp elektrik sinyallerine dönüştürülür. Beyin, daha sonra bu sinyalleri bize tatlı sesler, hışırtılar, gümbürtüler, tıkırtılar, şıngırtılar vb. halinde sunar. Gerçeklik, kokusuzdur da aynı zamanda: Beyinlerimizin ötesinde koku diye bir şey yoktur bile. Havada süzülen moleküller burunlarımızdaki reseptörlere bağlanır ve beyin tarafından farklı kokular olarak yorumlanır. Gerçek dünya duyusal zenginliklerle dolu bir yer değildir; her şey, beynimizin kendi duyarlığıyla dünyayı bizim için aydınlatmasından ibarettir.
Sizi siz yapan, beyninizde gelişen değil, beyninizde yok olan şeylerdir aslında.
Gördüğüm en iyi betimlemelerden birisi
Ne var ki, o zavallının infaz edildiği sıralarda Fransa ve Norveç ormanlarındaki ağaçlar, muhtemelen "Oduncu" rolünü oynayan Kader tarafından işaretlendikten ve kesilip kereste haline getirildikten sonra, tarihe bir kara leke olarak geçecek olan torbalı ve bıçaklı, oynak bir tahta çerçeveye dönüştürülmek üzere kök salıp büyümekteydiler.
"Öldü mü?" Meydan okurcasına bir kez daha baktı odadakilerin yüzlerine. "Ne demek, öldü? Nedir ölen? Yani şimdi benim Yegor'a olan saygım, ona, o yoldaşıma, onun yaptıklarına, düşüncelerine olan saygım da mı öldü? Yüreğimde yarattığı o duygular, yiğit, dürüst bir insan olarak bende bıraktığı duygular da mı yok oldu? Bütün bunların hepsi de mi öldü? Benim için bunların hiçbiri ölmeyecek, asla ölmeyecek, biliyorum... Bence, bir insanın öldüğünü söylerken çok acele ediyoruz. Ölen onun ağzı, dudaklarıdır, söyledikleri insanların yüreklerinde sonsuza dek yaşayacaktır.
Sayfa 282Kitabı okudu
Reklam
Kendini seven, kendini aşan insanlar kendine güvenli ve ilişkilerini iyi sürdüren insanlar. Ama kendini beğenmiş olanlar kendini sevenler mi, yoksa kendini aşmak isteyen, ve kendini pek sevmeyen insanlar mı ona henüz karar veremedim, anlayamadım. Belki de kendini beğenmişler, zavallı, kendini sevmeyenlerdir. Çünkü kendilerini aşmanın ve zayıflıklarını göstermemenin yolunun o olduğunu sanarlar her zaman. Ama ben kendimi sevmiyor ya da kendimden nefret ediyor değilim, sadece bazen çok zayıf oluyorum kendime. Peki pısırık sınıfı kimler? Kendini sevmeyenler onlar değil mi diye soracaksın eminim ki. Onlar bu kendini beğenmişlerden korktukları ve kendilerini onlardan daha zavallı hissettikleri için, bir kısmı iyice pısırıklaşıyor, bir kısmı da pısırıklığı yenmenin, başkalarını daha küçük, zayıf görmek, kendini beğenmişlik olduğunu sanıp, kendini beğenmişler sınıfına katılıyorlar.
Sayfa 170Kitabı okudu
Merhaba kelimesini niçin kullanmak istemediğimi biliyorsundur herhalde. Çünkü herkes "Merhaba" diyor. Herkes birbirine "Seni seviyorum" diyor. Oysa bu kelimelerin artık bir özelliği kalmadı. Çünkü bir yasındaki çocuk bile "Seni seviyorum" diyor. Gerçi bir yaşındaki çocuk bu kelimeyi içten söylüyor olabilir. Ama ne bileyim yani? Sevmeden söylemek çok acı, korkunç doğrusu bu kelimeye çok acıyorum. Çünkü her önüne gelen boş boş sevmeden "Seni seviyorum" diyor.
Ulaşılmazlıklar aslında öylesine güzeldir ki, işte budur isteği tutku yapan.
İnsanoğlu her adımını mezardan uzaklaşmak için atar, yine her adımda mezara bir adım daha yaklaşır. Nitekim her nefesini ömrünü uzatmak için alır, yine her nefeste hayatından bir nefeslik zaman azalır.
İşte anne babalarına saygı gösteren çocukların karşısında, bir gün dünya halkları da saygıyla eğilecektir.