Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Süha Murat Kahraman

Süha Murat Kahraman
@SuhaMurat
Zeynep Demir Kahraman
Zeynep Demir Kahraman
ile evli, bir oğlan babası , tabiatsever, hayvansever, İstanbulsever, köysever,seyahatsever, sanatsever, şiirsever, kalem ile yolculuk yapmayı seven, ümitvar bir ilim talebesi...
Lisans,Hacettepe İİBF,Maliye(mezun) - Anadolu Üni. Açıköğretim Fak. Sosyoloji Bölümü (devam)
İstanbul
Çanakkale
2105 okur puanı
Mayıs 2017 tarihinde katıldı
Rabbimizin hepimizi kullukla istihdam ettiğini unutmayalım!
Farkında değiliz belki ama kaybettiğimiz, koruyamadığımız umutlardan dolayı dünya adeta bir cehennem. Sorgulamadığımız bir hayat içinde olduğumuz için dünyada cenneti tadamıyoruz. Kolayca dağıttığımız hayatları bir araya getirememenin güçlüğü var önümüzde. O'na uzakken, O'nun bizden istediklerini hayatımıza gereği gibi dahil edememişken, kendimize yakın olmamız mümkün mü? Kalpten başlayacak, kalple devam edecek, kalp duruncaya kadar devam edecek bir iç seyahat gerekli bize. Kendimizi iyilikte, doğrulukta, ihlasta okumaya, her bir azamızı kullukta istihdam etmeye muhtacız. Başka türlü varolmanın, insan olarak görünmenin mümkünatı var mı? Sonsuza hazırlanıyorsak,dünyada sonsuzluğu tatmalıyız. Kirlenmiş nefislerle, katılaşmış kalplerle, bastırılmış ruhlarla bu mümkün mü?O'nsuz insan ne kadar eksik; O'nun ile ne kadar dünyaya ait değil! Bilmek isteyelim Rabbimizden, bahşettiği hikmet ile hakikati kalbimizde korusun. Hayırlı Cumalar! 28.03.2024
Reklam
Zamanı Geri Getiremezken Geçmişi Değiştirebilmek
İnsan adalet istiyor önce kendi hayatında. Her şeyi yerli yerinde görmek istiyor. Sevdiğini sevmediğinden, değerlisini değersizinden, önemlisini önemsizinden ayırmak istiyor. Karar kıldığı kişiliğe sadık kalmak, tutarsızlıklarından sıyrılmak istiyor. Yüzleşebildiği ölçüde kendini yeniden tanımak istiyor. Yolcu olduğunu, başka türlü yol alamayacağını biliyor. Fakat insan, soracağı sorulara cevap bulamamaktan çok sorularının ardı arkasının kesilmemesinden korkuyor. Raslantı perdesini araladığında kaderinin onun için neler hazırladığı ile yüzleşmekten çekiniyor. Oysa insan kendi seçtiği zamanın dışına çıksa,yokluğa karışmış gibi yaşamaktan vazgeçse, nefsine hakim olabilse, nefsine bulunduğu zamana,mekana göre şekil verse,değiştirse,dönüştürse belki helal dairesinin ne kadar geniş olduğunu keşfedecek; haramların, sevapların, günahların hayatın içerisinde yürünebilecek güvenli yolların nasıl önünü açtığını görecek. Zamanı geri getiremese de geçmişini değiştirebileceğini bilecek.İyi de doğru da güzel de ısrar edecek. Geçmişindeki bir karasını, aka bile çevirebiliceğini bilecek,anlayacak.Yeter ki kendine uzaktan bakmasın. Kendini bıraktığı yerleri,zamanları ânına,bugününe, kıbleye bağlasın. Son nefesine kadar kendini arasın. 28.03.2024
Anlamlı Korkularımız:
Kul korkar: -O'ndan korkar.İstemeden O'na ortak koşmaktan korkar. -O'nun gazabından korkar. -O'nun rahmetine erişememekten korkar. -O'nun cehenneminden korkar. Cennetine girememekten korkar. -Kul hakkı ile O'na gitmekten korkar. -Günahlarının sevaplarından çok olmasından korkar. Müflis olmaktan korkar. -Unutmaktan korkar. -Hataya düşmekten korkar. -Hesabını veremeyeceği bir kusuru işlemekten korkar. -Doğru yola eriştikten sonra kalbinin sapıklığa meyletmesinden korkar. -Affedilmemekten, bağışlanmamaktan korkar. -Gönlünün daralmasından korkar. -İşlerinin zorlaşmasından korkar. -Bildiğini anlatamamaktan korkar. -İşitilmemekten korkar. -Tevbesinin kabul olunmamasındar korkar. -İsrafa düşmekten korkar. -Cimriliğe düşmekten ya da büsbütün eli açık olmaktan korkar. -Nefisten ve şeytanın şerrinden korkar. -Nefsinin eline düşmekten korkar. ... 28.03.2024

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Asıl Hayat Geride Bırakacağımız Hayat
Bizim olan hayat ne kadar da ölümden sonra? Her anına müdahale edebildiğimiz, istediğimiz zaman karar değiştirebildiğimiz bir dünya içinde karar kıldığımız "ben" ne kadar bizi temsil ediyor? Asıl kim olduğumuz geriye bıraktığımızdan anlaşılmaz mı? Yaşadıklarımızdan ziyade yaşattıklarımız değil miyizdir? Değer verdiğimiz insanlardan etkileniyoruz ama olumlu ama olumsuz. Güven gördüğümüz yere hemen kendimizden bir hayat parçası bırakıyoruz. Aslında derdimiz, yaramız ölçüsünde görüyoruz, görülüyoruz. İşimiz başımızdan aşkınken, işlerden kafamızı kaldıramıyorken, işler hayatımızdan hep alıyorken, işler bizi her geçen öldürüyorken, çok önemli!!! işlerimize kendimizden daha çok zaman ayırıyorken ne kadar kendimizdeyiz? Kendimize yaraşır bir hayat yaşamayarak kendi kendimizi küçültüyoruz. Zevksiz, sanatsız; tabiata, insana bakmasını bilmeyen varlıklar oluyoruz. İnsana merhamet etmeliyiz, neden mi? En çok insana zulmediliyor. Yaptığı zulümden en çok yine insanın kendisi etkileniyor doğrudan ya da dolaylı veya maddi-manevi. İnsan bilse zulmeder mi? Bilse insan hiç kendine zulmeder mi? Zalimin de mazlumun da kendisi olduğunu bilse,insan,hiç zulmeder mi? Yaşadığımız hayat, zamansızlıkta mekansızlıkta hayat bulacak. Farkında olduğumuz bir hayat ancak yaşanmış olacak. Ama ne olursa olsun her şey toprağın altında belli olacak. Kitabımızı biz değil, melekler okuyacak!!! 27 Mart 2024
Nefsini terbiye et-Kalbini nurlandır-Kaderine yeniden bak!
İnsana zenginsin, fakirsin dendi halbuki o şükreden, sabredendi. Keramet istendi insandan,o, kötü ahlakı terk edip güzel ahlaka geçti. Sen ne iyisin,güzelsin dediler insana,o, kibirlenmekten, kendini beğenmekten, firavuna benzemekten korktu. Övdüğünü överken aşırı gitmekten, yerdiğini yererken ölçüsüz davranmaktan O'na sığındı. Nefsi hasta olanlardan olmadı. Ne zaman konuşmalı ne zaman susmalı diye sordular insana ,o, konuşmak hoşuna gittiğinde susmayı, susmak rahat verdiğinde konuşmayı irade etti. O'ndan ve vereceği rızıktan şüphe etmedi. Mal ve şehvet peşinde koşmaktan, dünyaya kapılmaktan kaçınarak nefsini terbiye etti, nefsi kaderine razı olacak hale geldi. Nefsimizin kirine bakmadan, üzerindeki kibir, bencillik, cimrilik, asabiyet… lekelerine aldırmadan her şeyi kendimize hak bilerek iyiyi, doğruyu, güzeli tekelimize alıyoruz ve kimse ördüğümüz enaniyet duvarını yıkamıyor ve maalesef kaybettiğimiz onca vasfa rağmen kendimizi insan sayıyoruz. Kaderimizde ne büyük rahmetler gizli göremiyoruz. Ailemize,akrabamıza, şehrimize, ülkemize, cinsiyetimize, doğduğumuz zamana… rahmetle bakamıyoruz ve nur hayatımızdan uzaklaşıyor. Oysa yol sadece kaderi, kaderini sevenlerin, nefsini mertebe mertebe terbiye edenlerin, nefsiyle şeytan arasından kalb-i selime ulaşanların yolu. İmanın görevi kalpte O'nun nuruna yer açmak değil mi? 26 Mart 2024
Reklam
Güzellik salonun ışıklı tabelasında geçen isimler:
Hayalet Kaynak Bant Kaynak Mikro Kaynak Brezilya Fönü Kirpik Lifting Kaş Laminasyon Çıtçıt Ombre Sombre Protez Tırnak Kalıcı Oje Türkçenin bu kadar çirkinleştiği bir yerde kim güzelleşebilir? Bu işlemlerin neden tam Türkçe karşılığı yok, kültürümüze ait olmadıkları için mi? Bir kadının güzelliğini sadece dışında arayan anlayış ülkemizde de yaşamasın, dünyada da yaşamasın. 25.03.2024
Tamam dünya zindan olabilir ama kaçış hep mümkün!!!
Benmerkezli hayatların içindeyiz. Pergeli ne kadar açarsak açalım merkezde "ben" olduğu için kendimizin dışına çıkamıyoruz.Hayatlarımız kesişmiyor, birbirine değmiyor. Oysa hepimiz Adem Aleyhisselam'dan beri yazılagelen hikayenin bir parçasıyız. Kimin verdiğini "maliyet" aldığını "fayda" görmeye hakkı var? Akıl bandajıyla kalplerini bağlayıp her şeye bir açıklama üreterek vicdanını susturanlar kimler? Kim bu duygularını çıkarlarına göre yönetebilme maharetine sahip olanlar; nereden gelip nereye gittiğinden bihaber olanlar? İnsanı kibirden heykellere çevirenler, bencilliğe hapsedenler, insanların kalplerini söndürenler kimler? Ben duvarları etrafımızı sarmışken, kendi benimiz dahi bizi zorluyorken, o zaman ilk fırsatta Allah'a firar edelim. Ruhumuz kabalaşmadan, kalbimiz katılaşmadan, kendimize yabancılaşmadan arınarak, içimizde açılan yoldan O'na kaçalım. Felâh bulalım. 25.03.2024
Şu kağıda teslim ettiğin ruh, bitmeyecek hikayen...
Kalabalık ve yalnızlığın kesiştiği bir zamanda insan. Yalnızdı ve genişliyordu yalnızlığın sınırları daha da yalnızlaştıkça. Sıradanlaştıkça kalabalıkların, ayrıştıkça yalnızlığın bir parçası oluyordu. Kalabalık olacak kadar çoktu, yalnız denilecek kadar ıssız,uzak,dışa kapalı. Dünya zindanındaydı insan ve ölüm başında gardiyan.Isınıyordu içi insanın dünyadan soğudukça. Uçtan uca uçmanın anlamsızlığını görüyordu. Kendine talip insan uzaklaşıyordu uçurumlardan, zirvelerden. Çıkartıyordu eylemlerini cümlelerinin. Olmadığını, eksikliğini kabul ediyordu. İnsan, üç noktayla biten bir cümle olmaya karar veriyordu. Bir kağıda yazıp bırakıyordu ruhunu. Üç nokta ve insan sessizlik oluyordu. Hikayenin devamı… 24 Mart 2024
Ebabiller ve Kelimeleri
İnsan yarımdı;düşünerek, geçmişin peşinde iz sürerek, bir başkasından bir şehirden, başını ve sonunu sonsuza açtığı bir zamandan kendine bakıp nerede olduğunu anlamak istiyordu. Valizine koyduğu kelimelerle çıktığı yolculukta bir yandan hikayesini okuyor bir yandan da hikayesinin geri kalan kısmında nelerin olabileceğini kestirmeye
Ruhsal depremlere karşı kalpsel dönüşüm
Gidişimiz ölüme doğru olsa da yaşamak dönüş yolu için, kendimize dönebilmek için hayata iz bırakmak değil mi? Ölüm bu hayatın gerçeği.Asıl sorun hayatımıza dahil edip yaşatamadıklarımız.Kendimize neden bu kadar kolay yabancılaşıyoruz? Tercihlerimiz neden içimizde boşluğa sebebiyet veriyor?Ruhlar aç, nefisler açgözlü. Dengeyi bulmak insanın zor işi. Tefekkür gerekiyor insana sağlıklı bir inşa için. Zaman gerekiyor. Tefekkürsüz zaman bereketsiz, zaman ise ancak üzerine düşünülürse anlamına kavuşuyor. Düşmeyen insan da ne duruyor ne de düşünüyor. Düşmek insana dünyada olduğunu hatırlatıyor. Yaşadıklarından sorumlu olduğunu bildiriyor. İnsan saçıp döktüklerini bir araya getirdikçe kendini hatırlıyor. Zalimliğini görüyor. Kavgası başlıyor.Nefis terbiye oluncaya, nefsin sesi kısılıncaya kadar devam ediyor En güzel ıslah edici "O". Ne yaparsak yapalım biz kendimizi ve yaptıklarımızı kaldıracak güçte olamıyoruz. İşin manevi yükü olunca ne sırtımız ne omuzlarımız ne de kalbimiz yetiyor. O'nsuz "ol"amıyoruz. 22.03.2024
Reklam
Kalp vicdanın sesini duyarsa diriliş başlar.
Duyarsızlıklarımızın salgınla, depremle, Filistin ile iyileşmediği bir zamandayız. Altında kaldığımız ahlaki çöküntünün içinde, vicdanımızın sesini duymaya çalışıyoruz. Bir duysak sesini, gözyaşlarımız ulaşacak belki kalbimize. Kalbimizin tutacak ellerinden belki secdelerimiz, oruçlarımız.Gidemediğimiz Gazze,Doğu Türkistan saracak yaralarını kalbimizin. Küfrü gördükçe artacak imanımız.Büyüyücek insanlık sustukça… Vicdan; dirilişin ilk kıvılcımı, içimizdeki ahlakın sesi. Vicdanının sesini duyup dirilişinin yolunu açabilenlerden olmak duasıyla, Hayırlı Cumalar… 22.03.2024
DÜŞÜNCE SESLERİ
Yüz kapısının açığından Girmek çıkmaz sokaklara Cevabıydı her adım yürümenin Kopya ayaklardan çıkan izler İdeali yok artık insanların Şıklarda sadece idoller var Eşit değil yalnızlığı kimsenin Kenara atılmış ruhlarda yaşayan soğuk Toplanmaz yerden insanları dünyanın Eşit değil paydası her gerçeğin Ömür uzayan aldanışı insanın Güç altında kalmış ağızlardan Konuşmaktı ezberlenmiş bir susuş Planlanmış kelimeler dün gibi Hayal de bir kurgu değil mi Bilmez zaman durmayı, akar sadece Çürümez dakikalar,küf tutmaz saniyeler Yaşamın gürültüsü insandan Ruha değen düşünce sesleri Duyuluyor,boğulmanın sınırında. 21 Mart 2024
"U" DÖNÜŞÜ
Uzak yakın bilmez yolcular Bunun için mezarlıklarda bulunur sessizlik Ölüm ki sığılmaz içine topraksız Ait değil kimse acı çektiği yere İnsan, sonsuz istekler kümesi İmkânlar kıt, ruhlar soğuk Reçetelerde yazan namaz huşusu Şifayı bulmuş doktorlar ya da şifalarını Ölümle,ölümden önce buluşmak mesele Ümidi cennet olmak, korkusu cehennem Hesap
Biz medeniyet nedir Çanakkale'de öğrendik!
Bir savaş düşünün ki Milli Şairimize karşıdaki düşman için "yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi" dedirtiyor. Yapılan istilanın veremden beter olduğunu söyletiyor. Mehmet Akif ; gökten ölümün indiği, yerin ölüm püskürdüğü bir savaş ortamını düşünmemizi istiyor. Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayağın bir yağmur gibi gökten boşandığı bir savaş ortamını… O büyük dava adamı, yirminci asrın yeniden okumasını, medeniyet denilen yüzsüzün bu savaşla maskesinin nasıl yırtıldığını ve böylece insanlığa verecek hiçbir şeyinin olmadığının nasıl göründüğünü, medeniyet nereye götürülmeye kalkılsa, gittiği yeri tahrip edeceğini, daha sonra da İstiklal Marşı'nda söyleyeceği üzere, tek dişi kalmış medeniyet canavarını büyütmemek gerektiğini; ulumalarının, ecdadın, peygamberin dahi razı olduğu bu ordunun imanını susturacak güçte olmadığını Asım'ın Nesli'nce bilinmesini istiyor. Bu yaşanmışlığı unutmamak,hakikatini çiğnetmemek, ruhunu ebeden yaşamak ve yaşatmak duasıyla 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi yeniden kutlu olsun. Milli bir uyanışa, milli bir şuurlanmaya yeniden kök, kaynak, vesile olsun. 18 Mart 2024
1.674 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.