Düşünüyorum da ömrümüz hasretlerden meydana gelmiş bir zincir. Kimi ekmeğe, kimi çocukluğuna, kimi gençliğine, kimi sevgilisine, kimi sevmeye, kimi sevilmeye, kimi arkadaşa, kimi şuna kimi buna... O bunu bekler, bu şunu bekler, öbürü bekleyişi bekler. Her kavuşma, başka bir hasrete yol...
Yaşarken yaşamaya hasretiz!...
Unuttuğumuz rüyayı, damağımızda kalmış bir tat hissiyle hatırlamaya çalışıyoruz. O mu, bu mu, şu mu?.. İşte ömür!..