Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mahmut TOZKOPARAN

Mahmut TOZKOPARAN
@Tzkprn
Lisans Öğrencisi
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
Balat/Fatih/İstanbul
11 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
İnsan öldürmek kolay, ama kan ruhuna da sıçrar. İnsan öldürenin ruhu kanar.
Sayfa 51 - İş Bankası
Reklam
Bir insanın canını almak ciddi bir günah. Bir ruhu yok etmek kolay, peki sonra sizin ruhunuz ne olacak?
Sayfa 50 - İş Bankası
Kıvılcımı söndürmezsen, ateşi zapt edemezsin.
Sayfa 40 - İş Bankası

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kötülük iki taraflıdır. Onun yaptığı kötülüğü görüyorsun ama kendininkine gözlerin kapalı. Sadece o kötü olsa, sen hep iyi olsaydın ortada kin olmazdı.
Sayfa 37 - İş Bankası Yayınları
Anladım ki Tanrı insanların ayrı yaşamasını istemiyor; bu yüzden tek tek neye ihtiyaçları olduğunu açık etmiyor. Beraber yaşamalarını istediğinden hepsine kendileri ve diğerlerinin neye ihtiyacı olduğunu gösteriyor......... Seven insan Tanrı'nın, Tanrı da onun içindedir, çünkü Tanrı sevgidir.
Sayfa 27 - İş Bankası
Reklam
O anne çocukların yaşaması için neye ihtiyaçları olduğunu bilmiyordu. Zengin adamın da haberi yoktu neye ihtiyacı olduğundan. Hiçbir insan akşama çizmeye mi, yoksa ölü terliğine mi ihtiyacı olacağını bilemez. İnsan olduğumda hayatta kalmamı sağlayan kendimi kollamam değil, yolda rastladığım bir adamla karısının sevgisidir; bana acımaları, beni sevmeleridir. Öksüz kızlar da onlara acıyıp seven bir yabancı kadının yüreğindeki sevgi sayesinde hayatta kaldı. Bütün insanlar kendilerini düşünüp kolladıkları için değil, içlerindeki sevgiyle yaşıyor.
Sayfa 27 - İş Bankası Yayınları
Artık insana ne verilmediğini de biliyordum. İnsana neye ihtiyacı olduğunu bilme yetisi verilmemişti.
Sayfa 26 - İş Bankası Yayınları
"Adam bir yılın hesabını yapıyor, oysa akşama kalmadan öleceğini bilmiyor."
Sayfa 26 - İş Bankası Yayınları
"Filozofların aydınlatmadığı toplumu, şarlatanlar aldatır..." Leroy, Fransa'da Sosyal Düşünceler Tarihi'nin dibacesini Condorcet'in bu hikmeti ile tuğralıyor. "Bugün düşündüklerimiz, çok daha önce de düşünülmüştü. Hem de ekseriya aynı derecede etraflı, aynı derecede berrak olarak. Eğer her ülkede kalabalık bir okuyucu kitlesi, bu gerçeğin farkına varmış olsaydı, birçok hayal kırıklıkları önlenmiş olurdu... Bütün dertlerimiz bugün doğmadı. Her nesil, bir öncekinin tecrübelerinden falandalansa, bu kadar çok bocalamazdık. Tarlaya benzer insanlık tarihi, yeknesak bir manzaranın ortasında, sayısız köylü nesillerinin ekip biçtiği, görünüşü pek az değişen bir tarlaya"
Sayfa 60 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Mütareke yıllarında Ermeni meselesi dolayısıyla Erzurum'a gelmiş olan Amerikan heyetine o zamanın Belediye Reisi Zâkir Bey'in vermiş olduğu cevabı kim hatırlamaz? Tercümana: - "Dilmaç , bana bak, bu beyler uzun boylu anlatıyorlar. Ben kısa bir misalle Erzurum'da ekseriyet kimlerde idi, Cenerale anlatayım. " diyerek heyeti oturdukları evin penceresine götürmüş. - Bakın, demiş, şurada bütün şehri saran bir taşlık var. Onun da ortasında yirmide biri kadar duvarla çevrilmiş bir yer var. O büyük taşlık Müslüman mezarlığı, o küçüğü de Ermeni mezarlarığıdır: bunlar kendi ölülerini yemediler ya!
Sayfa 40 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bu insanların ne olduğunu neler terennüm ettiklerini, sanatlarındaki özellikleri halen anlamakla meşgulüz. "Eski kitaplar artık okunmuyor" diyenler var. Okunmamaları onların kabahati değil, bin kelimeyle yazıp konuşan bizim gençliğimizin kabahati ve o gençliği öyle yetiştiren bizlerin, eğitimcilerin suçudur; buna kuvvetle inanıyoruz ki biz Türkler, edebiyatımızı ve dilimizi daha iyi öğrendiğimiz daha iyi araştırmaya başladığımız zaman bunlar tekrar keşfedilecek hazineler olacaktır .Düşünün ki böyle büyük şairlerin döneminde Kanuni ve Hürrem Sultan yani imparator diyebileceğimiz bir padişah ve gözdesi bile şiir yazmaktadır ve bunlar kötü şiirler değildir. Önemli resim, minyatür ustaları bu dönemdedir. İstanbul kervanlarla bütün şarktan kitaplar çekmektedir, öyle bir, iki, üç adet değil yüzlerce... İstanbul'un kütüphaneleri en değerli şark yazmaları ile dolmaktadır. İstanbul batıyı çekmektedir. Nitekim Kanuni'nin sevgili veziri önce makbul sonra maktul sayılan -tabii siyaset cezasından kurtulamayan- İbrahim Paşa, âdeta başkente Venedik zevkini, Rönesans'ı getiren bir devlet büyüğüdür.
Sayfa 20 - TimaşKitabı okudu
Sultan Süleyman'ın kırk altı yıllık iktidarından, saltanatından sonra da daha uzun asırlar boyu o devir bir model olarak anlaşılmış ve muhtelif tarihçilerin ve siyasetle uğraşan kalemlerin üslûbuyla, özlemiyle, yakınmasıyla bu görüş bizlere kadar devam etmiştir. İmparatorluk ve Türk edebiyatı ise bu devirde en büyük şairlerine sahiptir.
Sayfa 19 - TimaşKitabı okudu
19. yüzyıla kadar kimseye burnundan kıl aldırmayan İstanbul, aklımızı başımıza toplarsak gene de aldırmaz. Potansiyeli bu kadar yüksek, gelişmeye bu kadar müsait, bu kadar güzel ve bu kadar zengin mirasa sahip başka şehir nerede? Hangi şehrin böyle bir silueti var? İstanbul'un dışı cihanı yakar, içindeki keşmekeş bizi. Elli senedir onu çirkinleştirmek için her şeyi yapıyoruz ama gene de güzel.
Sayfa 17 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Unutmayın ki, Cuma günleri bir törenin ötesinde bir adaletin tecelli günü, halkın en alt katmanındaki insanlarla, uzak köylerle hükümdarın ve vezirlerin temasa geçtiği gündü.
Sayfa 14 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Altıncı asır ortasında Miletli ve Aydınlı iki mimar Anthemios ve İsidor yanan bir kilisenin ve İlahi Hikmet anlamındaki Ayasofya'nın yerine bugünkü bildiğimiz büyük mabedi, büyük kiliseyi bina ettiler Vakıa, bu mabet belki, 16.asırda Sinan'ın önemli destek ve yenilemesi olmasa günümüze zor uzanırdı. Ama beşeriyet ilk defa kubbeyi sütunlar ve kemerler üzerine bina etmeyi becerdi ve bir daha bunu bırakın başka milletler, Bizans halkının, Romalıların kendileri dahi geliştiremediler. 16. ve 17. asırda Osmanlı başkentini süsleyen büyük mabetlerin yapımına kadar Ayasofya'yı geçecek ne bir yükseklik ne de kubbe genişliği söz konusu olmuştur.
Sayfa 11 - TimaşKitabı okudu
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.