Sanki öfkeli, uçsuz bucaksız, kapkara bir deniz karşısındaydı; denizin üzerinde boğucu, alçak ve kurşun rengi bir gökyüzü vardı; kıyıdan çok ötelerdeyse kocaman, üçgen pupa yelkeniyle küçük, çok küçük bir kayık, öfkeli kara dalgaları yarıyordu; akça pakça yelken hiçbir yerden ışık almaksızın kendi kendine ışıldıyordu. Kosmas küçük kayığı görür görmez sevinerek ellerini kaldırmış ve haykırmıştı; “İşte yüreğim!”