Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Barış Ağca

Barış Ağca
@YAZMAZ
Dünyanın dörtte üçü işleri
Üniversite
Çanakkale
Zonguldak
274 okur puanı
Kasım 2016 tarihinde katıldı
Kralcılık
Doğrulukla şunu söylerler: kralın iyiliğini isteyen halkın öfkesini çeker, halkın iyiliğini isteyense kralı kaybeder.
Sayfa 24
Reklam
Karşılıklı konuşmada bir cevap başka bir karşılığa yol açar, yeni ekilmiş tohumun yağmura ihtiyaç durması gibi. Muhteşem vecizeler bazılarının bir papağan gibi ağzında, bazılarının da bir dilsiz gibi kalbindedir; ancak ağzındaki ve kalbindekileri güzel dengeleyen kişiler vecizeleri bir mucize gibi ortaya çıkarırlar. O yüzden ben konuyla ilgisi olmayan bir şey söylemeyeceğim.
Sayfa 13
Avıstralya’daki Aborjin’lerde, bir yerli, aldığı yara ne kadar önemsiz olursa olsun, eğer kendisini yaralayan silahın büyülü olduğuna inanıyorsa ölür. Yere yatar, hiçbir şey yemez ve eriyip gider.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yalnızlık
Yalnızlık hiçbir zaman sizinle birlikte değildir; her zaman sizsizdir, ancak çevremizde bir yabancı varken olanıklıdır: yer ya da kişi; ne olursa olsun, sizi tümüyle görmezden gelen, sizin de onu tümüyle görmezden geldiğiniz bir yabancı; öyle ki isteminizle duygunuz kaygılı bir belirsizlik içinde yitik, asılı kalır; sizinle ilgili her doğrulama durduğu için, bilincinizin özdenliği durur. Gerçek yalnızlık, kendi başına yaşayan, sizin için ne izi ne de sesi olan, böylece de yabancının siz olduğu bir yerdedir.
Sayfa 20
Kendine bir göl
Bulunduğunuz an ve ebediyet ille karşıt değildir. Zamanın akışı durduğunda ikisi bir arada deneyimlenebilir.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
1990'da Kuzey Kutbuna yola çıkmaya hazırlanırken ekipmanlarımızı test etmek için Kanada Arktik Adalarının kuzeydoğusundaki Iqaluit adlı küçük kasabada birkaç hafta geçirdik. Orada Inuitlerin değerli bir adetini öğrendim. Duygularınızı kontrol etmekte güçlük çekecek kadar çok sinirlendiğinizde evden çıkıp sinirleriniz yatışana dek doğada belirli ğir hatta yürümeniz isteniyor. Sonra öfkenizin dindiğini hissettiğiniz noktada sopayla karda bir işaret bırakıyorsunuz. Böylece öfkenizin uzunluğunu ve gücünü hissediyorsunuz.
Paolo Cognetti'nin Sekiz Dağ adlı romanında, "Sence geçmiş bir daha geçebilir mi?" diye sorar baba oğluna. İkisi birlikte İtalya Alplerinde yürüyüş yaparken(...) "Zor" diye cevap verir oğul. "Şurada akan nehri görüyor musun?" diye devam eder baba. "Diyelim ki su geçip giden zaman olsun. Durduğumuz yer şimdiki zamansa sence gelecek neresidir?" Oğlun cevabı, "Gelecek suyun aktığı yöndür, şu aşağısı yani," olur. Romanı okurken bu soruya ben de böyle cevap vermiştim, gelecek zaman akıntının vadiye doğru ilerlediği yöndedir. Baba "Yanlış!" diye kısa bir karşılık verir. Daha sonra aynı günün oğlan uyumaya hazırlanırken babasının ne demek istediğini anlamaya başlar. Durduğun yer şimdiyse, geçmiş önünden geçip öteye giden, bir daha asla göremeyeceğin sudur. Gelecek yukarıdan akan sudur, beraberinde tehlikeler, mutluluklar ve sürprizler getirir. "Kader, iyi ya da kötü, ne getirecek olursa olsun," diye düşünür oğlan, "bize yukarıdan bakan dağlarda yaşıyor."
Sayfa 118Kitabı okudu
Bir de dışarıdan hiçbir müdahalenin yapılmadığı ama size zamanla küçülmüş gibi gelen manzaralar vardır. Proust’a Illiers’ye geri geldiğinde, dere dahil her şey küçülmüş görünür. Ama insan çocuklukta nesnel olarak her şeyin, manzaralar kadar insanların (“büyükler”) da daha büyük olduğunu nasıl unutur? Sinema salonundaki mucizenin kahramanların boyu olduğunu düşünmüşümdür hep, beyazperdede öyle büyüklerdir ki çocukluğumuzdaki gibi görmeye başlarız yeniden. Unutmayalım, o zamanlar boyunuzun iki katı olan yetişkinler dünyasındaydık.
Kelimelerle konuşuruz ama kelimeler de bizden bahseder, hatta -ve özellikle- yalan söyledikleri zaman.
Reklam
Hafıza kurmacadır, hepimiz bir gün kendimizi yeniden icat etmeye mecbur kalırız.
Yoksula yeme içme gerek, acıya eğlence gerek; yoksa yer bitirir bizi. Bizi yemese, biz yerdik bu yaşamı!
Hayır, atalarımız için dua etmiyoruz, atalarımıza dua ediyoruz ve ilk atamız da Tanrı…
Hiç’in üzerini örten kırağı
Bu dünya bir düş, bin bir biçimli bin bir renkli, Hiç’in üzerini örten kırağı. Gerçeklikse korkuya kapılmamamız için Hiç’in insan biçimli maskesi
Sayfa 215Kitabı okudu
İşte yüreğim!
Sanki öfkeli, uçsuz bucaksız, kapkara bir deniz karşısındaydı; denizin üzerinde boğucu, alçak ve kurşun rengi bir gökyüzü vardı; kıyıdan çok ötelerdeyse kocaman, üçgen pupa yelkeniyle küçük, çok küçük bir kayık, öfkeli kara dalgaları yarıyordu; akça pakça yelken hiçbir yerden ışık almaksızın kendi kendine ışıldıyordu. Kosmas küçük kayığı görür görmez sevinerek ellerini kaldırmış ve haykırmıştı; “İşte yüreğim!”
530 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.