(...) Kalabalıklara olan inancımı yitireli yıllar oldu...
Bayraklara, flamalara, pankartlara, kortejlere, sloganlara, korsan yürüyüşlere, bildirilere, havaya kalkmış yumruklara inanmıyorum artık...
Kişisel sol bilinç ve aydınlanma olmadan, olmuyor. Pişmiyor insan...
Bilinen fikirlerin “solcu”su olarak da tanımlamıyorum kendimi nicedir.. Kimin dilinden “doğru ve hak” adına bir cümle duymuşsam ona tutunuyor, ondan yana oluyorum...
Gözüm sadece mazlum ve zalim kavramlarını okuyor...
Zalimin kim olduğu, mazlumun benim hakkımda ne düşündüğüne bakmadan, kendimi mazlumu savunurken buluyorum...
Dün, sonuna kadar türbanı savunuyordum solcu kimliğimle. Sonra kumpaslarla mağdur edilen Atatürkçüleri, ulusalcıları...
hor görülen Suriyeli insanları, kadınları, çocukları, iki dal cigara için gaspa yeltenen gençleri, sonra ve orospuları…
Yani soldan ya da sağdan yana değil, zalimin zulmettiği mazlumdan yanayım.