“İnançları farklı, dilleri farklı, kimlikleri farklı diye insanlar birbirine düşman olmamalı. İnsan bir kimliğe, bir dine, bir dile sahip olarak dünyaya geliyor ve bunlarla büyüyüp yaşıyor. Bunda insanın günahı, suçu ne?”
Karanlık bastığında bu gıpta edilmeyen bedenden -büyük burnumdan, ince dudaklarımdan ve sömürge aksanımdan-sıyrılır, uzayı mesken tutarım. O zaman Vergilius ve Platon'un dostu olurum. O zaman Fransa'nın büyük ailelerinden birinin son evladı olurum. Aynı zamanda da bu rüzgârlı ve ay ışığıyla aydınlanan yerleri, gece yarısı dolaşmalarını ve karşısına çıkan pürüzlü meşe kapıları terk etmek için kendini zorlayanım.
Tu ewir bûy
Ew kuçkekê agirî bû,
Ne esman.
Tu dar bûy
Ew bahoz bû,
Ne daristan.
Tu guriyeka bedew bûy
Ew tofan bû tofan
Noke
Tu agirekê vemirî û
Dareka le ser axê dirêjkirî û
Ewrekê poşman.
~ÇEVİRİ~
Sen buluttun
O ocağın ateşiydi
Gökyüzü değil.
Sen ağaçtın
O fırtınaydı,
Orman değil.
Sen heybetli bir kayaydın,
O tufandı tufan.
Şimdi
Sen sönük bir ateş ve
Toprakta uzanmış bir ağaç ve
Pişman bir bulutsun
Rus şairi Mayakovski “Pantolonlu Bulut” şiirinde devrimin müjdesini verir. Ancak devrim gerçekleştiğinde anlar ki hayal ettiği devrim bu değildir. Umutsuzluğa kapılır ve 1930 da intihar eder.