Bir dağı vadisiz düşünemiyor olmam, bir yerlerde bir dağın ve vadinin bulunacağı anlamına gelmez, sadece bir dağ ile vadinin, bir yerlerde bulunsalar da bulunmasalar da, birbirinden ayrılamayacağı anlamına gelir. Oysa Tanrı'yı varoluşsuz düşünemiyor olmam , varoluşun Tanrı’ dan ayrı düşünülemeyeceğini ve bu yüzden de Tanrı'nın gerçekte varolduğunu gösterir. Bunun böyle olmasını sağlayan, yani herhangi bir şeye herhangi bir zorunluluk yükleyen benim kendi düşüncem değil, tam tersine eşyanın tabiatı, yani Tanrı'nın mutlak varoluşu benim böyle düşünmeme neden oluyor. Çünkü ben bir atı kanatlı ya da kanatsız tasavvur etmekte serbestim, ama Tanrı'yı varoluşsuz olarak (yani son derece yetkin varlığı, son derece yetkinsiz olarak) düşünmekte o kadar serbest değilim.
Ben varım, bu kesin. Ama ne kadar süre? Elbette düşünüyor olduğum sürece. Çünkü oldu da bütün düşüncelerimi bir anda durdurdum diyelim, işte o anda varolmaktan da hepten vazgeçmiş olurdum