Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yahya Çalışkan

Yahya Çalışkan
@YhyclskN
“Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum.”
Lisans
Ankara
523 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
Her şey bitmemişti, korkunun yerini öfke aldığı sürece hiçbir zaman her şey bitmeyecekti.
Sayfa 518Kitabı okudu
Reklam
Büyük asfaltlarda göçmenler çoğaldıkça, batıda panik başladı. Mal sahipleri mallarına bir şey olacak diye korkmaya başladılar. Ömürlerinde açlığı görmemiş olanlar, açların gözlerini gördüler. Ömürlerinde hiçbir şeye hırsla yapışmamış olanlar, göçmenlerin gözlerinde bu hırsın alevini gördüler. Şehir ve şehir dolaylarının insanları, kendilerini korumak için bir araya geldiler; her insanın çarpışmaya girişmeden önce yaptığı gibi, kendilerinin iyi, istilacıların kötü olduklarına kendilerini inandırdılar. Dediler ki, "Bu Allah'ın belası Okieler pis ve cahil insanlardır. Yozlaşmış, seks düşkünü heriflerdir. Bu Allah'ın belası Okieler hırsızdırlar. Gördükleri herhangi bir şeyi çalarlar. Onlarda mülkiyet kavramı yoktur."
Sayfa 341Kitabı okudu
Herhangi bir ayaklanma halinde topraklarını kaybedecek olan büyük mal sahiplerinin tarihe bakacak, tarihi okuyacak ve şu büyük gerçeği öğrenecek gözleri de var: Mal, birkaç kişinin elinde birikti mi, ellerinden alınır. Başka bir gerçek daha: Halkın büyük bir kısmı aç ve çıplak olunca, istediğini zorla alır. Ve bütün tarih boyunca haykıran küçücük bir gerçek daha: Baskı, ancak baskı altındakileri güçlendirir ve birbirine bağlar. Büyük mal sahipleri, tarihin bu üç haykırışına kulaklarını tıkamışlardı. Toprak birkaç kişinin eline düşüp de topraksızların sayısı arttı mı, büyük mal sahiplerinin her çabası, baskıya doğru yönelirdi. Ellerindeki paraları, büyük malikânelerini koruyacak silahlar ve gazlar almak için harcadılar; isyan mırıltılarının önüne geçmek için her yana casuslar gönderdiler. Ekonomik gelişme, reform projelerine kulak asan olmadı; başkaldırmanın nedenleri kaldığı halde, yalnızca başkaldırmanın bastırılması düşünüldü.
Sayfa 288Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Onları kırmayla veya terörle durduramayız. Açlığı, yalnız kendi büzülmüş midesinde değil, çocuklarının da büzülmüş karınlarında duyan bir adamı nasıl korkutabilirsiniz? Onu sindiremezsiniz. Çünkü o, her korkuyu aşan bir korkuyu tatmıştır.
Sayfa 287Kitabı okudu
Başkalarında bulunmayan şeylere sahip olan sizler, eğer bunu anlıyorsanız, kendinizi koruyabilirsiniz. Eğer nedenleri sonuçlarından ayırabilirseniz, eğer Paine, Marx, Jefferson, Lenin'in nedenler değil, sonuçlar olduğunu anlarsanız, yaşamanızı sürdürebilirsiniz. Ama siz, bunu anlayamazsınız. Çünkü mülkiyet sizi sonsuzluğa kadar "ben" olarak dondurmuş ve sonsuzluğa kadar sizi "biz" den ayırmıştır.
Sayfa 186Kitabı okudu
Reklam
İnsanlar üzerine şunu söyleyebiliriz: kuramlar değiştiği ve parçalandığı zaman; okullar, felsefeler ve düşüncenin ulusal, dinsel, ekonomik dar ve karanlık yolları gelişip dağıldığı zaman, insan ileriye uzanır, ıstırapla, bazen yanlışlıkla sendeleyerek adımını atar. Adımını ileri attıktan sonra geri kayabilir, ama sadece yarım adım, hiçbir zaman tam adım geriye gelmez. Bunu savunabilir ve buna inanabilirsiniz. Kapkara uçaklardan atılan bombalar pazar yerinde patladığı zaman, tutsaklar domuzlar gibi birbirine sokuldukları zaman, ezilmiş vücutların kanları tozların üstünde pis pis süzüldüğü zaman bunu anlayabilirsiniz. Bunu ancak böyle anlayabilirsiniz: Eğer ileriye doğru adım atılmasaydı, eğer insanlarda ilerleme açlığı olmasaydı, bombalar patlamaz, insanlar birbirlerinin boğazlarına sarılmazlardı. Bombardıman uçakları var oldukları halde, bomba atmazlarsa asıl o zaman korkun... Çünkü, her bomba, o ruhun hâlâ õlmediğini ispatlar. Ve büyük mal sahipleri varken, grevlerin durmasından korkun... Çünkü, her yenilen küçük grev, atılan adımın atıldığını ispatlar. Özellikle şunu unutmayın: Insanın kendisi, bir ülkü uğrunda ıstırap çekmez ve ölmezse korkun, çünkü bu tek nitelik, insanın temelidir ve bu tek nitelik, insanı evrendeki bütün öteki şeylerden ayırır.
Sayfa 185Kitabı okudu
Batı toprakları, başlayan değişim altında tedirgin. Batı eyaletleri fırtınadan önceki atlar gibi tedirgin. Büyük toprak sahipleri, sinirli. Bir değişme olduğunu sezmekte, ama değişmenin ne olduğunu bilmemekteler. Büyük toprak sahipleri önlerine gelen şeye saldırıyorlar. Hükümet yetkilerinin genişletilmesine, işçi birliğinin kuvvetlenmesine; yeni vergilere, planlara kızıyorlar, ama bunlar neden değil, sonuç; neden değil, sonuç... Neden, derinde ve basit: Neden, midedeki açlık. Milyonlarca kere büyütülmüş açlık; bir tek insandaki açlığın, neşe açlığının ve biraz güven açlığının, milyonlarca kere büyütülmüşü, Gelişmek, çalışmak, yaratmak isteyen kasların ve kafaların milyonlarca kere büyütülmüşü. İnsanın en son, belirli, kesin fonksiyonu... Çalışmak için ağrıyan kaslar, basit ihtiyacın üstünde bir şey yaratmak için ağrıyan kafalar... İşte insan bu. Bir duvar yapmak, bir ev, bir baraj yapmak ve duvara, eve, baraja insanın kendisinden bir şey katmak ve duvardan, evden ve barajdan insanın kendisine bir şeyler almak; sert kaslara bir şey kaldırtmak; bir kavramdan, açık çizgiler ve biçimler çıkarmak. Çünkü insan, evrendeki bütün organik ve inorganik şeylerden ayrı olarak yaptığı işin ötesine geçer, kavramın basamaklarını tırmanır, başarılarının üstüne çıkar.
Sayfa 184Kitabı okudu
“Beni dinlersen; ne fazla düş kurup kuşlar gibi havalara çık ne de kötümser ol böcekler gibi yerde sürün…”
Sayfa 113Kitabı okudu
Her birimiz acılarımızla birlikte yürüyen, acılardan oluşmuş bir geçit töreninin başında giden davuluz… Ve bir gün bu ıstırap ordusu aynı yönde yürüyecek. Hep birlikte yürüyecek ve bu yürüyüşten korkunç bir terör doğacak.
Sayfa 109Kitabı okudu
132 syf.
·
Puan vermedi
Köpek Kalbi
Köpek KalbiMihail Bulgakov
7.7/10 · 18,8bin okunma
Reklam
128 syf.
·
Puan vermedi
·
31 günde okudu
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai
7.3/10 · 33,6bin okunma
Mutsuzluk. Bu dünyada birçok mutsuz insan... hayır, bu dünya mutsuz insanlarla dolu desem abartmış olmam herhalde. Yine de utanç duymadan “topluma" gösterebilecekleri sefaletlere sahiplerdi. "Toplum" ise onların bu gösterisini hemen anlar ve onlara sempati duyardı. Öte yandan benim mutsuzluğum tamamen kendi suçluluğumun ürünüydü, bu yüzden başvurabileceğim kimse yoktu.
Sayfa 103Kitabı okudu
Nerede bize yol gösterecek ilkeler? Yolu aydınlatıyor hangi bilgelikler? Hem güzel hem de dehşetli bu fani dünya Ademin sırtına sonsuz dert yükler. Asla gerçekleşmeyecek tutkuların tohumları ekildiğinden İyi, kötü, günah, ceza eksik olmamış peşimizden Daima yolunu kaybetmişiz, çaresiziz biz Bunları alt edecek irade çıkmıyor içimizden Nerelerde,
Sayfa 85 - Ömer Hayyam-rubailerKitabı okudu
Ne diye bırakmazsın artık beyhude dualarını Vazgeçmezsin dertlerden hani akıtan gözyaşlarını Gel hadi, içelim de analım güzel anıları Unutalım bir süre daha ihtiyatı, tasaları Huzursuzluk ve korkuyla tehdit edenler Kendi suçları karşısında tir tir titrer Ölülerin ruhları daima intikam ister Bundandır yaptıkları planlar, dalavereler Dün akşam midem şarap, kalbim neşeyle doldu Issızlığıyla, kasavetiyle yeni gün doğdu Gece öyle tekinsiz, öyle hain ki Bütün duygularım tuzla buz oldu Unut artık şu kaçınılmaz laneti İnsana sinsince musallat olan hani Uzaktan gelen davulun sesi gibi Kayda geçirirler en ufak günahları dahi Dürüstlük pusula mıdır insaniyet yolunda? Öyleyse kanla sulanan savaş alanında Yahut bir katilin kılıcının ucunda Uzanan şey sığar mı adalete, insafa?
Sayfa 84 - Ömer Hayyam-rubailerKitabı okudu
İnsan toplumuna karşı gardımı giderek düşürmeye başlamıştım. İnsanlar âlemi denen yerin korkunç olduğuna dair dehşetim artık batıl inanç gibi gelmeye başlamıştı. Bahar rüzgârlarının milyonlarca boğmaca mikrobu taşıdığına ya da hamamların kör olmanıza neden olan bakterilerle dolup taştığına, berber dükkânlarında kelliğe neden olan milyonlarca mikrop olduğuna, trenlerdeki kayışları tutarsanız uyuz kapacağınıza, az pişmiş domuz eti ve sığır etinin, saşiminin tenya, solucan kaynadığına, çıplak ayakla bir cam parçasına basarsanız bunun kan dolaşımına girip sonunda gözünüzü çıkaracağına dair "bilimsel efsaneler" gibi. Eminim "bilimsel olarak" gittiğimiz her yerde milyonlarca mikrobun gezip dolaştığı bir gerçekti. Bununla birlikte, tek yapmamız gerekenin bu gerçekleri tamamen görmezden gelmek olduğunu fark ettim ve bunu yapınca onlar bizim üzerimizdeki hâkimiyetlerini kaybediyorlar, sonunda tamamen ortadan kayboluyorlar ve “bilimsel hayaletlerden öteye geçemiyorlardı. Tıpkı insanların öğle yemeğinizden üç pirinç tanesini çöpe atarsanız ve on milyon başka insan da aynı şeyi yaparsa, o zaman kilolarca pirincin boşa gideceğini ya da on milyon insandan her birinin sadece bir kağıt peçeteyi korusa ne kadar çok kâğıt tasarrufu sağlanabileceğini söylediklerindeki gibi. Eskiden bu tür bir "bilimsel hesaplar"dan ne kadar korkardım.
3.900 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.