Büyük İslâm şairi Sâdi ise insanı şöyle tarif ediyor:
"Yek katre-i hûnest ve hezar endişe"
"- Tek damla kan ve bin kaygı..."
Yarım olmakla beraber hârika târif...
İnsan aklı, ilahi aklın bir lem'asıdır. Sıhhat'te ve dengeli olduğu zaman mümini inkara değil tevhid'e götürür. Ancak tutkular dengeyi bozduğu ve görüş ufkunu kararttığı zaman onu dalalete sürükleyebilir.
İnsanlık bu kül yığını arasında oturup, bir zaman yeşerdiği söylenilen, ağaçları seyredemez. Bütün bir gün yürüdükten sonra kurumuş bir sel yatağına götürülen susamış bir deveye benzemez insanlık.
“Lisede Sophokles okuduk, klâsik Türk Sanat Musıkîsine sövmeyi, Divan şiirini hor görmeyi, buna karşılık devletin yayınladığı kötü çevrilmiş Batı klâsiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik. Sanki Sinan Leonardo’dan önemsiz, Mevlânâ Dante’den küçüktü, Itrî ise Bach’ın eline su dökemezdi. Aslında kültür emperyalizminin ilmiğini kendi elimizle boynumuza geçiriyorduk, ulusal bileşim arama yerine hazır bileşimleri aktarmak hastalığımız tepmişti …”
İslamiyet akılla, batının rasyonelizmini aynı şey saymaz.
Akıl, tevhit inancına götüren mütevazi bir köprüdür bu inançtan ayrıldığı gün ister istemez dalalet bataklığına saplanacaktır.
Gördüğün her rüyayı sana zehir edenler
Mağrur ama çaresiz birer devran oldular
Ruhunu bir başına bırakıp da gidenler
Kendi rüyalarında şimdi vîran oldular
Biraz dinlen ve yürü, kabuğuna dön, uyan
İnandığın her vuslat bir ayrılık dağıdır
Toprağa bak, gülümse, müsterih ol ve dayan
Hayat, bir inkisarın mutlu karanlığıdır
İşin sonu itibariyle kimin nereye gideceğini bilmeden, kendini başkasından daha hayırlı gören kişi aldanmıştır, Allah'ı (c.c.) tanımıyordur, ciltler dolusu bilgi sahibi olsa da bu kimsede hayır yoktur.