İlişkilerde sevgiden söz ediyorsak bahane asla bir kavram olarak ön plana çıkmamalı; herkesin vakti kendisine göre elbette kıymetli ancak ayrılmayan vakit, bulunan bahane, takılan kulp sevgide her şeyi öldürür, ayrılmayan zamanı ve gösterilmeyen ilgiyi hiçbir sözcük savunamaz.
Sessizlik hem şifa hem zehir olmuş şimdi yüreğe ve akla... Anlamsızlık içinde boğulan düşünceler geceye gebe kalmış ve sahibini bekliyor ha geldi, ha gelecek durumda. Akıl, yeter sus! diyor... Kalp ise anıları tekrar tekrar izletmekten öylesine hoşnut ki, asla durulmuyor. Yürek ile akıl arasındaki bu bitmez tükenmez kavgada asıl bitip tükenen insanın kendisi oluyor...!
Hayatını kafa kesmek ve işkence yapmakla geçirmiş bir cellat düşünün ya da umutsuz bir ayyaş veya karanlık bir odada harcanan, odadan nefret etse de oradan çıkarsa yok olacağını sanan bir deliyi düşünün. Ya bu adamlar kendilerine "hayat nedir?" Sorusunu sorarsa? Sadece tek cevap bulabilirler, hayat kötülüklerin en büyüğüdür ve delinin cevabı gayet doğru olsa da sadece kendisi için geçerlidir. Ya ben de böyle bir deliysem?
En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.