Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Asaf Miroğlu

Asaf Miroğlu
@_asaf
Bütün emeklerim vatanım içindir...
Öğretmen
Marakeş ibni haytam ünv arap dili ve edebiyatı
13 okur puanı
Haziran 2018 tarihinde katıldı
Türklerin toplumsal özelliklerini anlatırken tarih boyu mültecilere kucak açmasını özellikle vurguluyorsunuz. Türkiye İmparatorluğu çok mülteci kabul etmiştir ve bu mültecilerin topluma çok katkısı vardır; sadece Avrupa’dan gelenlerin değil, geçmişte İran-Orta Asya üzerinden gelenlerin de. Hint’ten göç edenleri ta Ortaçağlardan beri kabul etmiştir.
Reklam
29 Ekim 1923’te Cumhuriyetimiz kurulunca tarihte ilk defa kendi adımızla andığımız, “Türkler” dediğimiz bir devlet kuruluyor: Türki- ye Cumhuriyeti.
Babımı sürekli belaya sokan bir şey daha vardı. Öğretmenlerin ço­ ğunun bana güveni yoktu, özellikle kadın öğretmenlerin. Rahatsız edi­ ci şeyler söylemiyordum ama benim "tavrımda" rahatsız edici bir şey olduğunu iddia ediyorlardı. Sıramda oturuşum ve "ses tonumla" ilgili bir şey. Genellikle sırıtmakla suçlanırdım ama farkında değildim sırıt­ tığımın. Sık sık sınıftan atılır, bazen müdüre yollanırdım. Müdür hep aynı şeyi yapardı. Bürosunda bir telefon kulübesi vardı. Kapısını ka­ patarak orda ayakta tutardı beni. Saatler geçirdim o telefon kulübesin­ de. Okunacak tek şey kadınlar için bir ev dergisiydi. İşkence için kon­ muş olmalıydılar oraya. Yine de okurdum o dergileri. Tek sayı bile kaçırmadım. Kadınlar hakkında bir şeyler öğrenmeyi umuyordum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ne yapıyorsunuz? Kapatın kitapları! Kapatın kitapları!" Hızla yürürken yanından geçtiği öğrenciler kitaplarını kapıyor, o geçtikten sonra tekrar açıyorlardı. Dazlak yanımdaki sıradaydı, gülüyordu. "Salağın teki! yaşlı bir salak!" Biraz acımıştım Stanhope'a ama ya kendimi seçecektim ya da onu. Stanhope kürsüsünün arkasına geçip bağırdı, "Kitaplar kapatıl­ malı yoksa bütün sınıfı çaktırırım!"
Bir akşamüstü öylece dolanıyordum. Çeteyle aram ne iyi, ne de kötüydü. Onlan kızdıran son davranışımı unutmalarını bekliyordum. Yapabileceğim başka bir şey yoktu. Beyaz hava ve bekleyiş. Hiçbir şey yapmadan dolanmak canımı sıkmıştı, tepeyi çıkıp Washington Bulvarı'na, sonra doğudaki sinemaya, ordan da tekrar Batı Adams Bulvarı'na yürümeye karar verdim. Kilisenin önünden de geçerdim belki. Yürümeye başladım. Derken Eddie'nin sesini duydum: "Hey, Henry, buraya gel!"
Reklam
Annemin perdenin arkasından izlediğini görebiliyordum. Her cu­ martesi günü bütün evi temizlerlerdi. Elektrik süpürgesiyle halıları te­ mizler, mobilyayı parlatırlardı. Halıları kaldırıp tahtaları cilalarlar, sonra halıları tekrar sererlerdi. Cilalanmış tahtaları göremezdiniz bile.
Bir ay kadar sonra Kızıl'ın ailesi taşındı. Bir gün gitmişlerdi. Ani­ den. Kızıl daha önceden sözünü etmemişti bana. O gitmişti, top git­ mişti, tırnaklı küçük kırmızı parmaklar gitmişti. İyi çocuktu.
Birkaç gün sonra Kızıl'ın ön bahçesinde topu atıp tutuyorduk. Chuck ve arkadaşları ortalıkta yoktular. Kızılla giderek ilerletiyorduk oyunu. Çalışmaktı önemli olan. İnsana bir fırsat tanınması yeterliydi. Birileri fırsatların kime tanınacağını denetliyordu sürekli. Omuzumun üstünden bir top tuttum, eksenim etrafında dönüp Kı- zıl'a yolladım. Kızıl yüksek sıçrayıp tuttu topu. Califomia Üniversitesi için oynardık belki bir gün. Kaldırımda bize doğru yürüyen beş çocuk gördüm. Benim ilkokulumdan değildiler. Bizle yaşıttılar ve bela ara­ dıkları belli oluyordu. Kızıl'la topu atıp tutmayı sürdürdük. Durup bizi izlediler.
Ama yoktu yapacak bir şey. O gün yatağa girmedim. Annem müdürün notunu okuyordu. Bir süre sonra hıçkırıklarını duydum, ağlıyordu. Sonra inlemeler geldi. "Ah, tanrım! Utandırdın bizi! Küçük düşürdün! Ya komşular duyarsa? Ne düşünecekler?" Komşularla bir kez bile konuşmamışlardı. Kapı açıldı, annem hışımla girdi odaya: "Böyle bir şeyi nasıl ya­ pabildin annene?" Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Suçluluk duydum. "Baban eve gelince görürsün gününü!" Odanın kapısını çarparak çıktı ve ben oturup bekledim. Kendimi suçlu hissediyordum bir şekilde...
19
Her akşamüstü, okul çıkışında, üst sınıflardan iki çocuk arasında dövüş olurdu mutlaka. Öğretmenlerin hiç uğramadığı arka taraftaki tel örgülerin orda. Ve dövüş hiçbir zaman adil değildi; iri çocuklardan bi­ ri kendinden daha ufak çocuklardan birini yumruklaya yumruklaya tel örgülere dayardı. Daha ufak olan karşılık vermeye çalışırdı ama fay­ dasızdı. Kısa bir süre sonra yüzü ve gömleği kana bulanırdı. Daha ufak olan sesini çıkarmadan, merhamet dilenmeden yerdi dayağı. Ni­ hayet iri olan geri çekilir ve dövüş biterdi. Diğer çocuklar kazananla beraber eve yürürlerdi. Ben dersler ve dövüş boyunca bokumu tuttuk­ tan sonra tek başıma eve dönerdim. Genellikle eve vardığımda rahat­ lama ihtiyacım geçmiş olurdu. Canımı sıkardı bu.
Reklam
Anna, gitmemiz gerekiyor. Henry'nin gururu kırıldı." Yengem kollarını anneme doladı. "Her şey o kadar kötü gitti ki. Ama bu bir rüya gibi. Hele kızlar eve bir gelsinler. Konserveleri gö­ rünce delirecekler!" Annem yengeme bir kez daha sarıldı ve ayrıldılar. "John kötü biri değil," dedi yengem. "Biliyorum," dedi annem. "Allahaısmarladık Anna." "Güle güle Katherine. Güle güle Henry." Annem dönüp kapıya doğru yürüdü. Onu takip ettim. Arabaya yü­ rüyüp bindik. Babam arabayı çalıştırdı. Uzaklaşırken yengemin kapının önünde durup el salladığını gör­ düm. Babam karşılık vermedi. Ben de vermedim.
Peşinden içeri girdik. Çok az eşya vardı. Bir kahvaltı masası, dört iskemle ve iki yatak. Annemle babam iskemlelere oturdular. İki kız, Katherine ve Betsy (isimlerini sonradan öğrendim) lavabonun başında durmuş neredeyse boş bir fıstık ezmesi kavanozundan fıstık ezmesi kazımakla meşguldüler.
Elinde çiçeklerle odadan çıktı. "Sevgililerin nerde şimdi, Ben?" "Arada sırada uğruyorlar." "Eminim." "Uğruyorlar.” "Katherine seni görmek istediği için hurdayız." "Biliyorum." "Ben de istedim seni görmeyi Ben Amca. Çok güzel adamsın ben­
“Paralarınız çalınmasın veya yanmasın diye iyice saklıyor­sunuz. Çocuklarınız, eşiniz ve kendiniz paradan çok daha de­ğerlisiniz. Sizler canlı parasınız. Bu sermayeyi iyi koruyun, is­raf etmeyin, çoğaltın.”
“Uyanınız! Yurttaşlarınızı kurtarmak için işbaşına geçiniz! Halkımızın dörtte üçünün yaşamakta olduğu hayat fecidir. Köylümüz ve işçimiz ölümle pençeleşiyor, ruhen ve bedenen çöküyorlar.”
Sayfa 150Kitabı okudu
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.