Aslında satrançta bir bilimdi, bir sanattı, Hazreti Muhammed'in gökyüzü ile yeryüzü arasındaki boşlukta bulunan tabutu gibi bu kategoriler arasında boşlukta dolanmaktaydı.
Bize hiçbir şey yapmadılar, sadece bizi en mutlak anlamdaki hiçliğin içerisine yerleştirdiler Çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insanın ruhu üzerindeki hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.
Alıntı:
Zeze: ...- Evet, alacağim öcümü. Tom mx'den tabancasını Fred Thompson'dan Ayışığı'nı alip, bir alayda Komançi kızılderelisi toplayacağım, günün birinde sana onun bir bambunun ucunda dalgalanan saçlarını getireceğim....
Yansıma: (çocukça, ne güzel içimizdeki kuşu daha uçuramamışız anlaşılan)
-Öç almak gibi bir niyetim hiç olmadı zeze, tabanca ve kızıldereliler senin olsun, ay ışığını bana ver, bir portekizlinin saçlarını dalgalandırmak senin yeminin olsun, bir güzelin saçlarına dokunamamak benim hayalim...
- Daha çok anlat, dedim.
- Hoşuna gidiyor mu ?
- Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.
- Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz ?
- Gider gibi yaparız.