Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Neslihan

Neslihan
@_nesIihan
31 okur puanı
Aralık 2015 tarihinde katıldı
Reklam
"çünkü bu kalp soluk, sığ bir kumsaldı; leyla'nın ayak izlerinin, kabaran ve sahile vuran, kabaran ve kırılan keder dalgaları tarafından daima, sonsuzcasına silindiği bir kumsal."
Sayfa 147
"Yaşam sanatının ödevi, başarılı bir hayata katkıda bulunmak ve insanı mutlu etmek değil midir? Evet,kısmen öyledir ama başarısız ve mutsuz olmak da vardır insan hayatında. En azından basitçe "def edemeyeceğiniz" için vardır. Başarı zorunluluk değildir, başarısızlık hep bir ihtimaldir. Birisi başarılı bir hayattan söz ettiğinde hep irkildiğimi fark ediyorum. İnsanlar başarıyı kendilerine tahsis edemezler, kolayca elde edemezler bunu; olsa olsa, bir şeyi kısmen bşarabilirler. Güzel, dolu bir hayat, mutlaka başarılı bir hayat demek değildir. O halde başarıya ve mutluluğa kilitlenmek niye? Ya talih beni bulmazsa? Talih çekip giderse, bir proje, bir ilişki, bir kariyer ve nihayetinde tüm bir hayat başarısızlığa uğrarsa, ne olacak? Mutluluk üzerine çok fazla konuşmak, hiçbir zayiatı, hiç gölgeli yanı olmayan başarılı bir hayatın, başarılı bir ilişkinin mümkün olabileceği illüzyonunu besler. Bunun sonucu, bir başarısızlık halinde iki kat, üç kat mutsuz olmaktır. Her ne pahasına olursa olsun şımarıkça mutlulukta ısrar eden ve en ufak mutsuzluğu kabullenemeyen, mutluluğun gölgeli yanlarının kolayca bertaraf edilemeyeceğini fark ettiğinde, daha da mutsuz olur. O gölgeli yanlara kavga ederken, onlarla daha iyi başa çıkmak için kendisine lazım olan kuvveti kaybeder, bunu izleyen takatsizlik daha da büyütür mutsuzluğu."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Kemale ermenin mutluluğu nefes alıp veren bir mutluluktur, çünkü mutluluğun da nefes alıp verebilmesi gerekir. Hiçbir insan hep sadece nefes alamaz, yeniden nefes alabilmek için nefes vermelidir. Böylece insan pozitifle negatif kutupları arasında gidip gelebilir: Hayatın daraldığı sorunlu bir zamanda, iyi gelen bir şey olduğunda yeni nefes alır; hayatın bir zirve anında, başka zamanların da geleceğine hazırlıklı olursunuz. Ancak zıtlıklar arasındaki tecrübelerin olanca genişliği, kemale ermiş, dolgun bir hayatın heyecanını kazandırır insana. Elverişli veya elverişsiz tesadüflere ve gönül hoşluğu ile can sıkıntısı arasındaki anlık dalgalanmalara bağımlı olmayan asıl felsefi mutluluk budur. Daha antik filozofların ona atfetmiş olduğu bir devamlılığı vardır bu mutluluğun ve yaygın bir biçimi olan depresifliği de dışlamamalıdır."
'çağımızın insanı işleri çabuk yapamadığında bir şeyi - zamanı- yitirdiği sanısına kapılır hep; oysa kazandığı zamanı ne yapacağını bilemez, yalnızca öldürmeyi bilir.'
Reklam
"Mutluluk o anda yaşanılan her şeyi hissedebilmektir. Dünyamızla karşılıklı etkileşimlerimizde keder de yaşanır, sevinç de. Mutsuzluk, yaşama katılacak yürekliliği gösterecek yerde, insanın kendi içinde ürettiği ve gerçek dünyayla ilgisi olmayan duygularla yoğurularak kendini yaşamaktan kaçınma sonucu yaşanan bir olgudur. Mutsuz insan, kederine karamsarlık, sevincine kaydı katar, gerçeğini doyasıya yaşayamaz. Çünkü kendine karşıdır.  Oysa yaşamak ve sevmek birbirinden ayrı olgular değil, bir bütündür. Kendimizi yaşayabildiğimiz ve beraberliklerimize bir şeyler katabildiğimiz her yerde sevgi vardır. ama bu, içinde bulunduğumuz kısır döngülerden özgürleşip, her yaşantı parçasının bizi çevreye yönelik yeni bir etkileşime doğru harekete geçirmesiyle gerçekleştirilir. Bir başka deyişle, sürekli yaşantı üretebilmeyi içerir. Dünyamızla beraberliğimizde bu sürekliliği ya da ileri doğru hareket eden süreci gerçekleştirebilmek, kendini yaşamakla eşanlam taşır."
Metis
"yaşamak'ın kalbimde çıkardığı sesleri anlatmak mümkün değil"
"onun yanında yaşam kemanla çalınan bir ezgi sanki."
Sel
"sen belki dayanırsın buna fakat ben dayanamam yaşayamam müsaade edin bana hayattan ayrılıyorum kendi isteğimle ayrılıyorum bu sözlerin gerçekle ilişkisini bilemedim Turgut kendi de inanmak istemiyordu söylediklerine sanki istediği gibi konuşma fırsatını ilk defa bulduğu için konuşuyordu sanki ilk hataya düştüğümüz gün ayrılmalıyız hayattan diyordu artık çok geç kaldık ilk uyuşmazlığa düştükleri zaman birbirlerinden ayrılmalı insanlar sonra bir çıkmaza giriliyor kendimi hoşgördüğüm her an başka aptallıklar için fırsat yaratıyor başından kesmeli ilk yanılmada ilk hayal kırıklığında son vermeli bu işe sonra başarısızlık bir alışkanlık oluyor sıkılganlık bir huy oluyor burnunu çekmek gibi bir huy ilk yalanı söyledikten sonra bir daha konuşmamalı insan ümit ediyor İsa günahları affediyor her iş yolunda fakat İsa günah işlemedi bunun ağırlığını bilemez yaptığı bir hataya kitaplarda rastlayamadım başkasında günahları affetmek kolay ilk anda ne kadar acı gelirse gelsin başkalarının yaşattığı ıstırapları unutuyoruz"
Iletişim
"Acı verse de hoşlanmadığımız kendimizle yüzleşebilmeli ve bu yüzden asla kendimizi lanetlememeliyiz. Kendini lanetlemek ya da kendine acımak insanın sorumluluklarını görebilmesini engeller. Güçlülük, yürekli olmayı gerektirir. Yüreklilikse insanın kendi gerçekleriyle yüzleşebilmesini içer. İnsanın kendine yabancılaşması pahasına kazanılan güç, gerçek güç değildir. Güçsüzlüğümüzü yaşayabilecek yürekliliği gösterdiğimiz bir anda biri bizi küçümserse, bu onun sorunudur. Aslında için için aynı yürekliliği gösterebilmiş olmayı o da ister, ama abartılmış gururunun tutsağı olduğu için bunu göze alamaz. Bazı insanlar, kendimizi dürüstçe yaşadığımız zaman, diğerlerinin bu 'açık'tan yararlanarak bizi devirmeye çalışacakları görüşünü savunurlar. Oysa bir insan ancak kendi içinde devrikse başkaları tarafından devrilebilir. Kusurlu bir yanımızla yüzleşip bunu kabul edebilirsek, bu yanımızın bir süre sonra ortadan kalkma olasılığı da artar. Bu çoğu kez bilinçli bir çabayı gerektirebilirse de, bazen çözüm hiç fark etmeden gerçekleşir. Böyle bir süreci başlatmış olmak, insanlarla ilişkilerimizde daha da etkin olmamızı sağlar. Çünkü kendimize karşı hoşgörülü oldukça, diğer insanların kusurlu yanlarını da daha kolay kabul edebiliriz."
Reklam
önemli bir buluş, tedavi görün görmeyin, kendine yardım'ın iyileşmenin anahtarı olduğudur.
Sayfa 20
Her biri, kendi kaçınılmaz yazgısını başkasına iyilik yaparak unutur gibi olduğu için gizlice gönül borcu duyuyordu.
Hükümlüler yeni gelenlere soğuk soğuk baktılar. Çünkü her yere acele uyum sağlamak ve kısa süreli bir yerde bile olsa kendinin olan bir evdeymiş gibi duygu taşımak insan doğasına özgü bir garipliktir. Daha önce gelenler de, nemli ve küflü bodrumu, kokmuş ot çuvalını, ateşin çevresindeki yeri istemeyerek kendi mülkleri olarak gördüler. Yeni gelenlerin hepsi onlara istenmeyen değersiz sığıntılar gibi göründü. Sonradan getirilenler de, ölüm saatinin yaklaştığı bir anda ne kadar anlamsız olsa da, kendilerinden öncekilerin soğuk davranışını açıkça fark etmiş olacaklar ki -bu da garip- kader ortaklarıyla ne selamlaştılar ne de konuştular; masada ve otların üstünde yer istemediler, ses çıkarmadan ve surat asarak bir köşeye sıkıştılar. Daha önce üzerlerine acımasızca çöken sessizlik, şimdi de anlamsız bir meydan okuma duygusunun gerginliğiyle daha sıkıcı hale dönüştü.
İlkbahar, ben dışarı çıkmadan içeri gelsin.
Bütün bunları, hiçbir istek ve amaç olmaksızın, yalnızca kurtuluşu olmayan yalnızlıktan duyduğu bir çeşit korku yüzünden yapıyordu.
70 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.